Uygulamayı Edinin popüler
Ana Sayfa / Diğer / Vekil Eş'in Tatlı Kaçışı
Vekil Eş'in Tatlı Kaçışı

Vekil Eş'in Tatlı Kaçışı

5.0
24 Bölümler
204 Görüntüle
Şimdi Oku

Bu sahte evlilik üç yıl sürmüştü. İkiz kardeşi Asu'nun dönüşünün arifesinde, Cansu Soykan annesinden bir telefon aldı. "Asu yarın dönüyor. Kaan Arslanoğlu, kardeşinin nişanlısı. Üç yıldır Arslanoğlu soyadını taşıyorsun. Artık geri verme zamanı geldi." Yetenekli ama tanınmamış bağımsız bir müzisyen olan Cansu, ailesinin müzik şirketini kurtarmak için gitarını bir kenara bırakmış, kendi kimliğini saklamış ve "Asu" olmuştu. Arslanoğlu ailesine gelin gitmiş, bir yedeğin yedeği olmuştu. Arslanoğlu yalısındaki hayat hiç kolay değildi. Kaan, ilk aşkı, ünlü mimar Ecem Vural'a takıntılı, buz gibi ve mesafeli bir adamdı. Cansu, onun kayıtsızlığına ve Ecem'in bitmek bilmeyen oyunlarına katlanarak rolünü özenle oynadı. Buzlu bir göle atıldı, denizde ölüme terk edildi ve işlemediği suçlarla itham edildi. Kendi ailesinde bir hayaletti, kullanılıp atılacak bir araçtı. Çocukluğundan beri ailesi tarafından terk edilmiş, her zaman istenmeyen bir yük olmuştu. "Seni asla sevmedim, Kaan. Bir saniye bile." Zalimliğinin sonuçlarıyla yüzleşmesi için onu geride bırakıp yürüdü gitti. Özgürlüğünü, mutluluğunu, yuvasını, onu gerçekten seven ve saygı duyan bir adamın yanında buldu.

İçerikler

Bölüm 1

Bu sahte evlilik üç yıl sürmüştü. İkiz kardeşi Asu'nun dönüşünün arifesinde, Cansu Soykan annesinden bir telefon aldı.

"Asu yarın dönüyor. Kaan Arslanoğlu, kardeşinin nişanlısı. Üç yıldır Arslanoğlu soyadını taşıyorsun. Artık geri verme zamanı geldi."

Yetenekli ama tanınmamış bağımsız bir müzisyen olan Cansu, ailesinin müzik şirketini kurtarmak için gitarını bir kenara bırakmış, kendi kimliğini saklamış ve "Asu" olmuştu. Arslanoğlu ailesine gelin gitmiş, bir yedeğin yedeği olmuştu.

Arslanoğlu yalısındaki hayat hiç kolay değildi. Kaan, ilk aşkı, ünlü mimar Ecem Vural'a takıntılı, buz gibi ve mesafeli bir adamdı. Cansu, onun kayıtsızlığına ve Ecem'in bitmek bilmeyen oyunlarına katlanarak rolünü özenle oynadı. Buzlu bir göle atıldı, denizde ölüme terk edildi ve işlemediği suçlarla itham edildi.

Kendi ailesinde bir hayaletti, kullanılıp atılacak bir araçtı. Çocukluğundan beri ailesi tarafından terk edilmiş, her zaman istenmeyen bir yük olmuştu.

"Seni asla sevmedim, Kaan. Bir saniye bile."

Zalimliğinin sonuçlarıyla yüzleşmesi için onu geride bırakıp yürüdü gitti. Özgürlüğünü, mutluluğunu, yuvasını, onu gerçekten seven ve saygı duyan bir adamın yanında buldu.

Bölüm 1

Bu sahte evlilik üç yıl sürmüştü.

İkiz kardeşi Asu Soykan'ın dönüşünün arifesinde, Cansu Soykan annesinden bir telefon aldı.

"Cansu, Asu yarın dönüyor."

Cansu yatağın kenarında oturuyordu, sesi sakindi. "Biliyorum."

Annesi Meral Soykan bir an duraksadı, sonra sesi sertleşti. "Bunun ne anlama geldiğini biliyorsun. Kaan Arslanoğlu, kardeşinin nişanlısı. Üç yıldır Arslanoğlu soyadını taşıyorsun. Artık geri verme zamanı geldi."

"Tamam," diye yanıtladı Cansu, sesi hala ifadesizdi.

Meral, kızının bu kadar kolay kabullenmesine şaşırmıştı. Uzun bir nutuk hazırlamıştı. Şimdi hepsi boğazında düğümlenmiş gibiydi.

Bir anlık sessizlikten sonra Meral'in sesi, alışıldık bir taktikle, biraz yumuşadı. "Cansu, bu üç yılın senin için ne kadar zor geçtiğini biliyorum. Babanla her şeyin farkındayız. Şöyle yapalım. Bir ay daha Asu gibi davranmaya devam et. Sadece bir ay daha. Ondan sonra sana yüklü bir para vereceğiz. Ömrünün sonuna kadar özgürce yaşamanı sağlayacak kadar."

Yüklü bir para.

Finansal özgürlük.

Kelimeler Cansu'nun kulaklarında çınladı ama kalbi hiçbir şey hissetmedi. Sanki başka birinin hikayesini dinliyordu.

"Tamam," dedi tekrar.

Meral tatmin olmuş bir şekilde telefonu kapattı.

Oda sessizliğe büründü. Cansu, karanlık penceredeki yansımasına baktı. Solgun, zayıf bir yüz gördü. Gözlerinde ışık yoktu, durgun bir su birikintisi gibiydi.

Üç yıl. Bir ömür gibi gelmişti.

Üç yıl önce, Soykan ailesinin müzik şirketi iflasın eşiğindeydi. Şirketi kurtarmak için ailesi bir evlilik ayarlamış, güzel ve asi ikiz kardeşi Asu'yu teknoloji devi Kaan Arslanoğlu ile eşleştirmişti.

Arslanoğlu ailesinin yatırımı, onları kurtarabilecek tek şeydi.

Ama nişan günü Asu kaçtı. Arkasında kısa bir not bırakmıştı; kendi özgürlüğünün ve mutluluğunun peşinden gittiğini, sevmediği bir adamla evlenemeyeceğini yazmıştı.

Arslanoğlu ailesi gelmek üzereyken Soykan ailesi kaos içindeydi. Çaresizlik içinde, anne ve babasının gözleri ona, Asu'nun tek yumurta ikizine çevrildi.

"Cansu, bize yardım etmek zorundasın. Asu'yla tıpatıp aynısınız. Kimse anlamaz," diye yalvarmıştı babası.

Annesi ise soğuk bir sesle onu uyarmıştı: "Eğer Soykan ailesi iflas ederse, senin de hayatın iyi olmaz. Unutma, Arslanoğulları bizim gücümüzün yeteceği insanlar değil."

Böylece, yetenekli ama tanınmamış bağımsız müzisyen Cansu, gitarını bir kenara bıraktı, kendi kimliğini sakladı ve "Asu" oldu.

Arslanoğlu ailesine gelin gitti.

Kaan Arslanoğlu, finans dergilerinde sıkça adı geçen bir isimdi. Teknoloji dünyasında bir efsane, servet ve gücün zirvesinde bir adamdı.

Ama aynı zamanda taştan bir kalbi olan bir adamdı.

Unutamadığı bir ilk aşkı vardı; ünlü mimar Ecem Vural. Kaan'ın Soykan ailesiyle evliliğe razı olmasının sebebinin, Asu'nun gözlerinin Ecem'inkilere benzemesi olduğu söyleniyordu.

Cansu, bir yedeğin yedeği olmuştu.

Arslanoğlu yalısındaki hayat hiç kolay değildi. Kaan buz gibi ve mesafeliydi. Eve nadiren gelir, geldiğinde de ona sanki yokmuş gibi davranırdı.

Sık sık balkonda durur, saatlerce telefonundaki Ecem'in fotoğrafına bakardı. Cansu'ya bir kez bile dokunmamıştı. Evlilik yatak odaları iki ayrı odaydı.

Hizmetçilerin gözünde o, "Asu Soykan", bir şakadan ibaretti. Kocasının kalbini bile elinde tutamayan Arslanoğlu'nun karısı.

Cansu umursamadı. Rolünü özenle oynadı, iyi bir eş olmaya çalıştı.

Onun alışkanlıklarını, sevdiklerini ve sevmediklerini öğrendi. Midesinin hassas olduğunu biliyordu, bu yüzden mideyi rahatlatan çorbalar yapmayı öğrendi. Kimyasal oda spreylerinin kokusunu sevmediğini biliyordu, bu yüzden kendi esansiyel yağlarını karıştırmayı öğrendi.

Tüm bunlar, sadece sahte evliliklerinin kırılgan huzurunu korumak içindi.

Dışarıdan bakanlar sadece göz alıcı Bayan Arslanoğlu'nu görüyor, zengin bir aileye gelin gittiği için ona imreniyorlardı. Onun Kaan'ı derinden sevdiğini, onun için her şeyi yapmaya hazır olduğunu söylüyorlardı.

Sadece Cansu bunun bir performanstan ibaret olduğunu biliyordu.

Zamanla Kaan'ın tavrı yumuşar gibi oldu. Eve daha sık gelmeye başladı. Bazen çalışma odasında geç saatlere kadar çalışırken, ona bir fincan kahve getirmesine izin verirdi. Hatta ara sıra, gözlerinde karmaşık bir ifadeyle ona bakardı.

Cansu neredeyse bir umut ışığı gördüğünü sandı.

Ama sonra, Ecem Vural geri döndü.

Ecem'den gelen tek bir telefonla Kaan her şeyi bırakır, onun yanına koşar, Cansu'yu devasa, boş yalıda tek başına bırakırdı.

Ona gösterdiği o kısa süreli sıcaklık, sanki hiç var olmamış gibi iz bırakmadan yok oldu.

Cansu sakinliğini korudu. Yerini biliyordu.

O sadece sözleşmenin bitmesini bekleyen bir yedekti.

Çocukluğundan beri ailesi tarafından terk edilmişti. Asu ile ikizlerdi ama kaderleri dünyalar kadar farklıydı. Asu, anne babasının gözbebeğiyken, Cansu istenmeyen bir yüktü.

Ailesi onu çok küçükken uzak bir yatılı okula göndermiş, sadece tatillerde eve getirmişti. O zaman bile ona kayıtsız davranırlardı. Tüm sevgileri ve ilgileri Asu'nun üzerindeydi.

Cansu buna alışıktı. Ailesinden hiçbir zaman bir şey beklememişti.

Sadece bir ay daha.

Bir ay sonra özgür olacaktı. Parayı alıp çok uzaklara gidebilir, küçük bir şehir bulup müziğine devam edebilirdi.

Dört gözle beklediği tek şey buydu.

Komodinin üzerindeki telefon tekrar çaldı. Arayan Kaan'dı.

"Ecem'in keyfi yok. Anadolu Yakası'ndaki lokantanın çorbasından yemek istiyor. Gidip al ve hastaneye getir." Sesi soğuktu, pazarlığa yer bırakmayan bir emirdi.

Cansu hemen anladı. Ecem yine ona zorluk çıkarıyordu.

Gece yarısıydı ve dışarıda fırtına kopuyordu. Anadolu Yakası çok uzaktı.

"Tamam," diye yanıtladı usulca.

Rüzgar uğulduyor, yağmur pencerelere vuruyordu.

Cansu'nun şoförü yoktu. Kaan, Ecem döndüğünden beri şoförlerin ona hizmet etmesini yasaklamıştı. Üzerine bir palto alıp fırtınanın içine yürüdü.

Şemsiyesi yoktu. Sağanak yağmurun altında koştu, zayıf bedeni titriyordu.

Yağmur görüşünü bulandırıyordu. Kaydı ve düştü, dizi sert kaldırıma boğuk bir sesle çarptı.

Bacağından şiddetli bir acı yayıldı ama dişlerini sıktı, ayağa kalktı ve koşmaya devam etti.

Çorbayı almak zorundaydı.

Bir saat sonra nihayet hastaneye ulaştı; sırılsıklam ve perişan bir haldeydi. Tam zamanında Ecem'in VIP odasına vardı.

Hemen içeri girmedi. Kapı aralığından Ecem'in yumuşak, şikayetçi sesini duydu.

"Kaan, sence Asu kızar mı? Gecenin bu saatinde ondan çorba istedim."

Kaan'ın normalde çok soğuk olan sesi şaşırtıcı derecede nazikti. "Çok düşünme. O sadece bir yedek. Zamanı gelince ondan boşanıp seninle evleneceğim."

"Arslanoğlu soyadı her zaman senindi."

Bir yedek.

Bu kadar rahatça söylenen bu kelimeler her şeyi doğruluyordu.

Cansu kapının dışında duruyordu, kalbi tuhaf bir şekilde sakindi. Acı yoktu, öfke yoktu. Sadece bir rahatlama hissi.

Kapıyı itip içeri girdi.

Kaan ve Ecem ikisi de ona baktı. Islak saçları yüzüne yapışmış, kıyafetlerinden sular damlıyordu ve yüzü solgundu. Perişan görünüyordu.

"Kaan," dedi Ecem, sesinde şaşkınlık vardı, "Neden bu kadar ıslak?"

Kaan kaşlarını çattı, gözlerinde okunması zor bir ifade belirdi. "Yağmurda mı çıktın?"

"Çorba almamı söyledin," dedi Cansu, kabı masanın üzerine koyarak. Düşmesinden ya da dizindeki acıdan bahsetmedi.

Kaan bir havlu alıp ona fırlattı. "Kurulan. Üşütme."

Cansu havluyu alıp usulca yüzünü sildi.

Ecem ona zayıf bir gülümsemeyle baktı. "Teşekkür ederim Asu. Seni yorduğum için üzgünüm."

Cansu ona bakmadı. Sadece gitmek istiyordu.

Gitmek için döndü ama Kaan onu durdurdu. "Şoförün seni bırakmasını söyleyeceğim."

"Gerek yok," dedi Cansu, sesi zayıftı.

Odadan çıkıp banyoya gitti. Dizindeki yarayı temizledi ve bu gibi acil durumlar için hastanedeki dolabında tuttuğu temiz bir kıyafeti giydi.

Dizindeki acı keskindi ama kalbi tuhaf bir huzur hissediyordu.

Sadece bir ay daha. Özgürlük çok yakındı.

Banyodan yeni çıkmıştı ki Kaan demir gibi bir güçle kolunu yakaladı.

"Nereye gittin?" Yüzü kapkaraydı.

Cansu şaşırmıştı. "Ben..."

Sözünü bitiremeden, onu Ecem'in odasına doğru sürükledi. Kapıyı tekmeleyerek açtı.

Sonra onu sertçe itti.

Tökezledi, yaralı dizi boşaldı. Yere yığıldı, başı masanın köşesine korkunç bir sesle çarptı.

Dünya döndü. Gözlerinin arkasında bir acı patladı.

"Kaan... ne yapıyorsun?" diye soludu, alnından kan sızıyordu.

Ona tepeden baktı, gözleri dehşet verici bir soğuklukla doluydu.

"Asu Soykan," diye tükürdü, sesi tiksintiyle doluydu. "Ecem'e zarar vermeye nasıl cüret edersin?"

"Ne?" Cansu donakalmıştı.

"Ecem düştü. Onu senin ittiğini söyledi." Sesi alçak bir hırıltıydı. Çömeldi, çenesini kavradı, onu kendisine bakmaya zorladı. "Rol yapmakta çok iyisin. Çok sabırlısın. Neredeyse sana inanacaktım. Ama şimdi gerçek yüzünü gösteriyorsun, değil mi?"

Rol yapmak mı?

Cansu neredeyse gülecekti.

Onun hoşgörüsünün ve itaatkarlığının, sevgisini kazanmak için bir oyun olduğunu düşünüyordu.

Ne kadar ironik.

Okumaya Devam Et
img Uygulamada Daha Fazla Yorum Görüntüle
Son Sürüm: Bölüm 24   11-06 23:10
img
img
Bölüm 1
23/10/2025
Bölüm 2
23/10/2025
Bölüm 3
23/10/2025
Bölüm 4
23/10/2025
Bölüm 5
23/10/2025
Bölüm 6
23/10/2025
Bölüm 7
23/10/2025
Bölüm 8
23/10/2025
Bölüm 9
23/10/2025
Bölüm 10
23/10/2025
Bölüm 11
23/10/2025
Bölüm 12
23/10/2025
Bölüm 13
23/10/2025
Bölüm 14
23/10/2025
Bölüm 15
23/10/2025
Bölüm 16
23/10/2025
Bölüm 17
23/10/2025
Bölüm 18
23/10/2025
Bölüm 19
23/10/2025
Bölüm 20
23/10/2025
Bölüm 21
23/10/2025
Bölüm 22
23/10/2025
Bölüm 23
23/10/2025
Bölüm 24
23/10/2025
MoboReader
Uygulamayı İndir
icon APP STORE
icon GOOGLE PLAY