© 2018-now CHANGDU (HK) TECHNOLOGY LIMITED
6/F MANULIFE PLACE 348 KWUN TONG ROAD KL
Nazlı, ailesi nezdinde "çirkin ördek yavrusu" muamelesi görmüş, herkesin hayran olduğu üvey kız kardeşi Elif tarafından ise her fırsatta aşağılanmıştı. Herkesin gözünde, CEO Mert ile nişanlı olan Elif mükemmel kadındı... Ta ki Mert, düğün gününde herkesi şaşkına çevirip Nazlı'yla evlenene kadar! Herkes şok olmuş, Mert'in o "çirkin" kadını neden seçtiğini anlamaya çalışıyordu. İnsanlar onun kenara atılmasını beklerken, Nazlı gerçek kimliğini ortaya sererek herkeste şok etkisi yarattı: Mucizevi bir şifacı, finans dünyasının güçlü bir ismi, değer biçme konusunda bir dahi ve yapay zeka dehası. Nazlı'ya yapılan kötü muamele su yüzüne çıkınca, Mert, onun makyajsız halinin soluk kesici bir fotoğrafını paylaşarak medyayı birbirine kattı. "Eşimin kimsenin onayına ihtiyacı yok."
Ezgi, bir gece sarhoşken milyarderle karışıklık yaşadı. Gürkan'ın yardımına ihtiyaç duydu, çünkü o, Ezgi'nin genç güzelliğine kapılmıştı. Böylece, bir gecelik bir kaçamak olması gereken şey, daha ciddi bir boyut kazandı.Her şey yolundaydı, ta ki Ezgi, Gürkan'ın kalbinin başka bir kadına ait olduğunu keşfedene kadar. İlk aşkı geri döndüğünde, Gürkan eve gelmeyi bıraktı ve Ezgi'yi gecelerce yalnız bıraktı. Ezgi, bir gün yalnızca bir çek ve veda notu alana kadar buna katlandı.Gürkan'ın beklediğinin aksine, Ezgi onu uğurlarken yüzünde bir gülümseme vardı. "Sürdüğü sürece eğlenceliydi, Gürkan. Yollarımız bir daha kesişmesin. Kendine iyi bak."Ama kaderin cilvesi bu ya, yolları yine kesişti. Bu sefer Ezgi'nin yanında başka bir adam vardı. Gürkan'ın gözleri kıskançlıktan yandı. "Nasıl bu kadar çabuk unuttun? Sadece beni sevdiğini sanıyordum!""Evet, sanıyorduN...ama sanmıyorUM!" Ezgi saçlarını geriye atarak karşılık verdi, "Herkesin kısmeti başka, Gürkan. Ayrıca, ayrılmayı isteyen sendin. Şimdi, benimle çıkmak istiyorsan sıraya girmek zorundasın."Ertesi gün, Ezgi milyarlarca dolarlık bir kredi bildirimi ve bir pırlanta yüzük aldı.Gürkan tekrar ortaya çıktı, dizlerinin üstüne çöktü ve "Sırayı bozabilir miyim, Ezgi? Seni hâlâ istiyorum." dedi.
Boran Atahan'dan vazgeçmeye karar verdikten on sekiz gün sonra, Ceyda Arsoy beline kadar uzanan saçlarını kesti ve babasını arayarak İzmir'e taşınıp Ege Üniversitesi'ne gideceğini bildirdi. Babası şaşkınlıkla bu ani değişikliğin sebebini sordu, ona her zaman Boran'ın yanında kalmak için nasıl direndiğini hatırlattı. Ceyda zoraki bir kahkaha atarak acı gerçeği açıkladı: Boran evleniyordu ve o, yani üvey kardeşi, artık ona yapışıp kalamazdı. O gece, üniversiteye kabul edildiğini Boran'a söylemeye çalıştı, ama nişanlısı Kloé Erbil neşeli bir telefonla araya girdi ve Boran'ın Kloé'ye söylediği şefkatli sözler, Ceyda'nın kalbine birer kor gibi düştü. Bir zamanlar o şefkatin sadece kendisine ait olduğunu, Boran'ın onu nasıl koruduğunu ve ona olan aşkını bir günlüğe ve bir aşk mektubuna nasıl döktüğünü hatırladı. Ama Boran mektubu görünce çıldırmış, "Ben senin abinim!" diye bağırarak mektubu yırtıp atmıştı. Boran kapıyı çarpıp gitmiş, Ceyda'yı yırtık parçaları özenle bir araya getirmeye çalışırken yalnız bırakmıştı. Ancak aşkı ölmemişti, Boran eve Kloé'yi getirip ona "Yengen de," dediğinde bile. Şimdi anlamıştı. O yangını kendi kendine söndürmek zorundaydı. Boran'ı kalbinden söküp atmalıydı.
Ezgi, Kenan'ın karısı olarak üç yıl boyunca gördüğü kötü muameleye katlandı, aşk uğruna her şeyinden vazgeçti. Ancak, Kenan'ın kız kardeşi onu uyuşturup bir müşterinin yatağına gönderdiğinde, Ezgi artık dayanamadı. Tüm zehirli evliliği ardında bırakarak, boşanma belgelerini bıraktı ve çekip gitti. Yıllar sonra, Ezgi dünyayı fethetmiş parlayan bir yıldız olarak geri döndü. Kenan onu tekrar gördüğünde, Ezgi'nin yeni aşkı ile kendisi arasındaki tüyler ürpertici benzerliği görmezden gelemedi. Başka biri için sadece bir yedek olmuştu. Geçmişi anlamlandırmaya çaresizce çabalayan Kenan, Ezgi'nin önüne çıkıp ona sordu: "Ben senin için hiçbir şey ifade etmedim mi?"
Basit bir asistan olarak, gecenin bir yarısında CEO'ya yetişkin filmleri paylaşmasını talep eden bir mesaj göndermek cesurca bir hareketti. Beklenildiği gibi, Bahar hiçbir film almadı. Ancak CEO'nun yanıtı şöyle oldu: "Paylaşacak filmim yok ama canlı bir demonstrasyon sunabilirim." Tutku dolu bir gecenin ardından Bahar işini kaybedeceğinden emindi. Fakat patronu ona şöyle bir teklifle geldi: "Benimle evlen. Lütfen bunu düşün." "Bay Bayraktar, şaka yapıyorsunuz, değil mi?"
Ayla bir zamanlar Umut'un bağlılığını tatmıştı, ancak onun gizli zalimliği derin yaralar açtı. Ayla, düğün fotoğraflarını onun gözü önünde ateşe verirken, o metresine flörtöz mesajlar gönderiyordu. Kalbi sıkışıyor ve gözleri öfkeyle yanıyorken, Ayla sert bir tokat attı. Sonra kimliğini sildi, gizli bir araştırma projesine katıldı, iz bırakmadan kayboldu ve ona gizli bir sürpriz bıraktı. Fırlatma gününde ortadan kayboldu; aynı sabah Umut'un imparatorluğu çöktü. Bulabildiği tek şey onun ölüm belgesiydi ve Umut yıkıldı. Yeniden karşılaştıklarında, bir galada Ayla, güçlü bir iş insanının yanında dikkat çekiyordu. Umut yalvardı. Ayla alaycı bir gülümsemeyle, "Senin kalibrenin çok üstündeyim, tatlım," dedi.
Ezgi, bir gece sarhoşken milyarderle karışıklık yaşadı. Gürkan'ın yardımına ihtiyaç duydu, çünkü o, Ezgi'nin genç güzelliğine kapılmıştı. Böylece, bir gecelik bir kaçamak olması gereken şey, daha ciddi bir boyut kazandı.Her şey yolundaydı, ta ki Ezgi, Gürkan'ın kalbinin başka bir kadına ait olduğunu keşfedene kadar. İlk aşkı geri döndüğünde, Gürkan eve gelmeyi bıraktı ve Ezgi'yi gecelerce yalnız bıraktı. Ezgi, bir gün yalnızca bir çek ve veda notu alana kadar buna katlandı.Gürkan'ın beklediğinin aksine, Ezgi onu uğurlarken yüzünde bir gülümseme vardı. "Sürdüğü sürece eğlenceliydi, Gürkan. Yollarımız bir daha kesişmesin. Kendine iyi bak."Ama kaderin cilvesi bu ya, yolları yine kesişti. Bu sefer Ezgi'nin yanında başka bir adam vardı. Gürkan'ın gözleri kıskançlıktan yandı. "Nasıl bu kadar çabuk unuttun? Sadece beni sevdiğini sanıyordum!""Evet, sanıyorduN...ama sanmıyorUM!" Ezgi saçlarını geriye atarak karşılık verdi, "Herkesin kısmeti başka, Gürkan. Ayrıca, ayrılmayı isteyen sendin. Şimdi, benimle çıkmak istiyorsan sıraya girmek zorundasın."Ertesi gün, Ezgi milyarlarca dolarlık bir kredi bildirimi ve bir pırlanta yüzük aldı.Gürkan tekrar ortaya çıktı, dizlerinin üstüne çöktü ve "Sırayı bozabilir miyim, Ezgi? Seni hâlâ istiyorum." dedi.
Nazlı, ailesi nezdinde "çirkin ördek yavrusu" muamelesi görmüş, herkesin hayran olduğu üvey kız kardeşi Elif tarafından ise her fırsatta aşağılanmıştı. Herkesin gözünde, CEO Mert ile nişanlı olan Elif mükemmel kadındı... Ta ki Mert, düğün gününde herkesi şaşkına çevirip Nazlı'yla evlenene kadar! Herkes şok olmuş, Mert'in o "çirkin" kadını neden seçtiğini anlamaya çalışıyordu. İnsanlar onun kenara atılmasını beklerken, Nazlı gerçek kimliğini ortaya sererek herkeste şok etkisi yarattı: Mucizevi bir şifacı, finans dünyasının güçlü bir ismi, değer biçme konusunda bir dahi ve yapay zeka dehası. Nazlı'ya yapılan kötü muamele su yüzüne çıkınca, Mert, onun makyajsız halinin soluk kesici bir fotoğrafını paylaşarak medyayı birbirine kattı. "Eşimin kimsenin onayına ihtiyacı yok."
Ezgi, Kenan'ın karısı olarak üç yıl boyunca gördüğü kötü muameleye katlandı, aşk uğruna her şeyinden vazgeçti. Ancak, Kenan'ın kız kardeşi onu uyuşturup bir müşterinin yatağına gönderdiğinde, Ezgi artık dayanamadı. Tüm zehirli evliliği ardında bırakarak, boşanma belgelerini bıraktı ve çekip gitti. Yıllar sonra, Ezgi dünyayı fethetmiş parlayan bir yıldız olarak geri döndü. Kenan onu tekrar gördüğünde, Ezgi'nin yeni aşkı ile kendisi arasındaki tüyler ürpertici benzerliği görmezden gelemedi. Başka biri için sadece bir yedek olmuştu. Geçmişi anlamlandırmaya çaresizce çabalayan Kenan, Ezgi'nin önüne çıkıp ona sordu: "Ben senin için hiçbir şey ifade etmedim mi?"
Boran Atahan'dan vazgeçmeye karar verdikten on sekiz gün sonra, Ceyda Arsoy beline kadar uzanan saçlarını kesti ve babasını arayarak İzmir'e taşınıp Ege Üniversitesi'ne gideceğini bildirdi. Babası şaşkınlıkla bu ani değişikliğin sebebini sordu, ona her zaman Boran'ın yanında kalmak için nasıl direndiğini hatırlattı. Ceyda zoraki bir kahkaha atarak acı gerçeği açıkladı: Boran evleniyordu ve o, yani üvey kardeşi, artık ona yapışıp kalamazdı. O gece, üniversiteye kabul edildiğini Boran'a söylemeye çalıştı, ama nişanlısı Kloé Erbil neşeli bir telefonla araya girdi ve Boran'ın Kloé'ye söylediği şefkatli sözler, Ceyda'nın kalbine birer kor gibi düştü. Bir zamanlar o şefkatin sadece kendisine ait olduğunu, Boran'ın onu nasıl koruduğunu ve ona olan aşkını bir günlüğe ve bir aşk mektubuna nasıl döktüğünü hatırladı. Ama Boran mektubu görünce çıldırmış, "Ben senin abinim!" diye bağırarak mektubu yırtıp atmıştı. Boran kapıyı çarpıp gitmiş, Ceyda'yı yırtık parçaları özenle bir araya getirmeye çalışırken yalnız bırakmıştı. Ancak aşkı ölmemişti, Boran eve Kloé'yi getirip ona "Yengen de," dediğinde bile. Şimdi anlamıştı. O yangını kendi kendine söndürmek zorundaydı. Boran'ı kalbinden söküp atmalıydı.
Tutku bir kılıç kadar keskin olsaydı, ilk karşılaştıklarında onu sessizce yere serilmiş, kanlar içinde bırakırdı. Hayatını tehlike ve haz üzerine inşa etmiş, pervasızlığı bir zırh gibi kuşanmıştı. Bir kadının onu bu zırhı çıkarmaya zorlayacağını asla düşünmemişti. Gerçekler yalanlarla saklansa da, artık çok geçti. Oyunun içine çoktan çekilmiş ve bu tehlikeli oyuncuya zaten kendini kaptırmıştı.
Çocukken, adam kadının hayatını kurtarmıştı. Yıllar sonra,adam kaza sonucu bitkisel hayata girdi. Kadın hiç tereddüt etmeden onunla evlendi ve tıbbi bilgisiyle onu iyileştirmek için çabaladı. İki yıl boyunca ona adanmış bir şekilde baktı, hem sevgisini kazanmaya hem de bir zamanlar kendisine olan yaşam borcunu ödemeye çalıştı. Ancak adamın ilk aşkı geri döndüğünde ve genç kadına boşanma belgeleri sunulduğunda, tereddüt etmeden imzayı attı. Herkes onu 'terkedilmiş' olarak görüyordu, ama kimse onun sahip olduğu sıra dışı yeteneklerden haberdar değildi. O, aynı zamanda usta bir yarış pilotu, ünlü bir tasarımcı, dâhi bir bilgisayar uzmanı ve saygın bir doktordu. Gerçeği geç fark eden adam, pişmanlık içinde ondan af dilemeye geldi. Tam o sırada, çekici bir CEO araya girerek Nuran'ı kucakladı ve "Uzak dur! O benim karım!" dedi. Şaşkınlık içindeki kadın, "Ne dedin sen?" diye mırıldandı.
Ezgi, bir gece sarhoşken milyarderle karışıklık yaşadı. Gürkan'ın yardımına ihtiyaç duydu, çünkü o, Ezgi'nin genç güzelliğine kapılmıştı. Böylece, bir gecelik bir kaçamak olması gereken şey, daha ciddi bir boyut kazandı.Her şey yolundaydı, ta ki Ezgi, Gürkan'ın kalbinin başka bir kadına ait olduğunu keşfedene kadar. İlk aşkı geri döndüğünde, Gürkan eve gelmeyi bıraktı ve Ezgi'yi gecelerce yalnız bıraktı. Ezgi, bir gün yalnızca bir çek ve veda notu alana kadar buna katlandı.Gürkan'ın beklediğinin aksine, Ezgi onu uğurlarken yüzünde bir gülümseme vardı. "Sürdüğü sürece eğlenceliydi, Gürkan. Yollarımız bir daha kesişmesin. Kendine iyi bak."Ama kaderin cilvesi bu ya, yolları yine kesişti. Bu sefer Ezgi'nin yanında başka bir adam vardı. Gürkan'ın gözleri kıskançlıktan yandı. "Nasıl bu kadar çabuk unuttun? Sadece beni sevdiğini sanıyordum!""Evet, sanıyorduN...ama sanmıyorUM!" Ezgi saçlarını geriye atarak karşılık verdi, "Herkesin kısmeti başka, Gürkan. Ayrıca, ayrılmayı isteyen sendin. Şimdi, benimle çıkmak istiyorsan sıraya girmek zorundasın."Ertesi gün, Ezgi milyarlarca dolarlık bir kredi bildirimi ve bir pırlanta yüzük aldı.Gürkan tekrar ortaya çıktı, dizlerinin üstüne çöktü ve "Sırayı bozabilir miyim, Ezgi? Seni hâlâ istiyorum." dedi.
Nazlı, ailesi nezdinde "çirkin ördek yavrusu" muamelesi görmüş, herkesin hayran olduğu üvey kız kardeşi Elif tarafından ise her fırsatta aşağılanmıştı. Herkesin gözünde, CEO Mert ile nişanlı olan Elif mükemmel kadındı... Ta ki Mert, düğün gününde herkesi şaşkına çevirip Nazlı'yla evlenene kadar! Herkes şok olmuş, Mert'in o "çirkin" kadını neden seçtiğini anlamaya çalışıyordu. İnsanlar onun kenara atılmasını beklerken, Nazlı gerçek kimliğini ortaya sererek herkeste şok etkisi yarattı: Mucizevi bir şifacı, finans dünyasının güçlü bir ismi, değer biçme konusunda bir dahi ve yapay zeka dehası. Nazlı'ya yapılan kötü muamele su yüzüne çıkınca, Mert, onun makyajsız halinin soluk kesici bir fotoğrafını paylaşarak medyayı birbirine kattı. "Eşimin kimsenin onayına ihtiyacı yok."
Reyhan'ın kalbinde sadece tek bir adam vardı, o da Murat'tı. Onunla evliliğinin ikinci yılında hamile kaldı. Reyhan'ın sevinci kelimelerle anlatılamazdı. Ancak haberi kocasına vermeden önce, Murat ona boşanma belgelerini sundu çünkü ilk aşkıyla evlenmek istiyordu. Bir kaza sonrasında, Reyhan kendi kanı içinde yatarken Murat'a yardım çağrısında bulundu. Ne yazık ki, Murat ilk aşkını kollarında taşıyarak oradan ayrıldı. Reyhan ölümün kıyısından döndü. Sonrasında, hayatını yeniden düzene sokmaya karar verdi. Yıllar sonra adı her yerdeydi. Murat çok rahatsız oldu. Nedense, onu özlemeye başladı. Onu başka bir adamla gülerken gördüğünde kalbi burkuldu. Düğününü bastı ve Reyhan nikah masasında otururken dizlerinin üstüne çöktü. Kızarmış gözlerle sordu, "Bana olan aşkının kırılmaz olduğunu söylemiştin. Nasıl oluyor da başka biriyle evleniyorsun? Bana geri dön!"
Her şey bir mantık evliliği olarak başlamıştı. Ta ki Cansu, Kadir’e delice âşık olana dek. Tam da ona en çok ihtiyaç duyduğu bir anda, kocasını başka bir kadının kollarında buldu. Artık yetti. Cansu, Kadir'den boşandı ve hayatında yeni bir sayfa açtı. Ne var ki Cansu gidince, Kadir onun aslında ne kadar değerli olduğunu nihayet anladı. Eski eşinin etrafını saran sayısız hayranı karşısında Kadir, ona 20 milyon dolar uzattı ve yeni bir teklifle çıkageldi: "Yeniden baştan başlayalım. "
Herkes Leyla'nın teyzesinden aldığı sinsilikle, masum bir görüntü sergileyerek evli erkekleri kendine çekmeyi başardığına inanıyordu. Beklenmedik bir şekilde, sadece yoğun bir karşılaşmanın ardından kötü şöhretli playboy Colton'ın karısı oldu ve birçok kişinin aceleye getirilen evliliklerinin arkasındaki nedenler hakkında spekülasyon yapmasına neden oldu. Başlangıçta sıradan bir anlaşma olarak görülen ilişkileri, bir partide duygusal bir şekilde Colton'un Leyla'nın bileğini tutup, ham bir kırılganlıkla dolu sesiyle "Beni biraz daha sevebilir misin?" diye sorduğu an farklı bir boyut kazandı. İşte o zaman gerçeği fark etti; ilişkilerinin ipleri en başından beri onun elindeydi.
Ben, yıllardır kayıp olan Karahan varisiydim. Çocukluğumun yetimhanelerde geçen karanlık günlerinden sonra nihayet evime, ailemin yanına dönmüştüm. Annemle babam bana tapıyordu, kocam Hakan beni el üstünde tutuyordu ve hayatımı mahvetmeye çalışan o kadın, Beren Aksoy, bir akıl hastanesine kapatılmıştı. Güvendeydim. Seviliyordum. Doğum günümde, kocam Hakan'a ofisinde bir sürpriz yapmaya karar verdim. Ama orada değildi. Onu şehrin öbür ucundaki özel bir sanat galerisinde buldum. Yanında Beren vardı. Beren bir klinikte falan değildi. Kocamın ve beş yaşındaki oğullarının yanında dururken göz kamaştırıcı bir güzellikteydi, kahkahalar atıyordu. Camın ardından Hakan'ın onu öpüşünü izledim. Tıpkı o sabah beni öptüğü gibi tanıdık, sevgi dolu bir öpücüktü. Sessizce yaklaştım ve konuşmalarını duydum. Benim doğum günü dileğim olan lunaparka gitme isteğim reddedilmişti, çünkü Hakan çoktan bütün parkı onların oğluna kiralamıştı. Oğlunun doğum günü, benimkiyle aynı gündü. "Bir ailesi olduğu için o kadar minnettar ki, ne söylesek inanır," dedi Hakan. Sesindeki zalimlik nefesimi kesti. "Neredeyse acınacak halde." Tüm gerçekliğim – bu gizli hayatı finanse eden sevgi dolu ailem, sadık kocam – beş yıllık koskoca bir yalandan ibaretti. Ben sadece sahnede tuttukları bir aptaldım. Telefonum titredi. Hakan'dan bir mesajdı. Gerçek ailesinin yanındayken göndermişti. "Toplantıdan yeni çıktım. Çok yorucuydu. Seni özledim." Bu sıradan yalan, son darbe oldu. Kontrol edebilecekleri zavallı, minnettar bir yetim olduğumu sanıyorlardı. Ne kadar fena yanıldıklarını öğrenmek üzerelerdi.
Babam, potansiyel kocalarım olmaları için yedi zeki yetimi büyüttü. Yıllarca gözüm onlardan sadece birini, soğuk ve mesafeli Demir Polat'ı gördü. Onun bu mesafesinin, sadece kırmam gereken bir duvar olduğuna inandım. Bu inanç dün gece tuzla buz oldu. Onu bahçede, üvey kız kardeşi Ece'yi öperken buldum. Ece, onun isteği üzerine ailemizin himayesine aldığı, benim öz kardeşim gibi davrandığım o narin kızdı. Ama asıl dehşet, kütüphanede diğer altı Bursiyer'in konuşmasına kulak misafiri olduğumda başladı. Benim için rekabet etmiyorlardı. Birlikte çalışıyor, "kazalar" düzenliyor ve Demir'den uzak durmam için benim "aptalca, körü körüne" bağlılığımla alay ediyorlardı. Sadakatleri bana, geleceklerini ellerinde tutan o mirasçıya değildi. Ece'yeydi. Ben kazanılması gereken bir kadın değildim. Yönetilmesi gereken aptal bir yüktüm. Birlikte büyüdüğüm, aileme her şeyini borçlu olan yedi adam bir tarikattı ve o da onların kraliçesiydi. Bu sabah, onların dünyasını yerle bir edecek bir karar vermek için babamın çalışma odasına girdim. Gülümsedi, sonunda Demir'i kazanıp kazanmadığımı sordu. "Hayır, baba," dedim kararlı bir sesle. "Hakan Biçer'le evleniyorum."
Kocam duştaydı, suyun sesi sabahlarımızın tanıdık ritmiydi. Beş yıldır mükemmel olduğunu sandığım evliliğimizin küçük bir ritüeli olarak kahve fincanını masasına bırakıyordum. O sırada dizüstü bilgisayarında bir e-posta bildirimi belirdi: "Leo Arslan'ın Vaftiz Törenine Davetlisiniz." Bizim soyadımız. Gönderen: Selin Soykan, bir sosyal medya fenomeni. İçime buz gibi bir korku oturdu. Bu, varlığından haberdar olmadığım oğlunun davetiyesiydi. Gölgede saklanarak kiliseye gittim ve onu, esmer saçları ve gözleriyle tıpkı kendisine benzeyen bir bebeği tutarken gördüm. Anne Selin Soykan, tam bir aile saadeti tablosu çizerek omzuna yaslanmıştı. Bir aile gibi görünüyorlardı. Mükemmel, mutlu bir aile. Dünyam başıma yıkıldı. İş baskısını bahane ederek benimle bebek sahibi olmayı reddedişini hatırladım. Tüm o iş seyahatleri, geç saatlere kadar süren mesailer... Hepsi onlarla mı geçirilmişti? Yalan söylemek onun için ne kadar da kolaydı. Nasıl bu kadar kör olabilmiştim? Onun için ertelediğim prestijli bir program olan Milano Tasarım Bursu'nu aradım. Sesim ürkütücü bir şekilde sakindi. "Bursu kabul etmek istiyorum," dedim. "Hemen yola çıkabilirim."
986 gecedir evlilik yatağım benim değildi. Kocam, İstanbul'un en büyük emlak imparatorluklarından birinin varisi olan Korhan Emiroğlu, bir hayaletin esiri olmuştu. O hayaletin kız kardeşi İvana ise benim celladımdı. Her gece, kâbus gördüğünü iddia ederek kapımızı tırmalar, Korhan da onu içeri alıp yatak odamızdaki divana yedek bir yorgan sererdi. Bir gece İvana çığlık atarak beni işaret etti, "Beni öldürmeye çalıştı! Ben uyurken gizlice içeri sızıp boğazımı sıktı!" Korhan, bir an bile düşünmeden bana kükredi, "Ceyda! Ne yaptın sen?" Benim tarafımı dinlemek için yüzüme bile bakmadı. Daha sonra, en sevdiğim olan fıstıklı bir makaronla özür dilemeye çalıştı. Ama içi, benim ölümcül alerjim olan badem ezmesiyle doluydu. Boğazım düğümlenip gözlerim kararırken, İvana internetteki yorumlar yüzünden panik atak geçirdiğini iddia ederek tekrar çığlık attı. Korhan, benim can çekişen hırıltılarım ve onun sahte krizleri arasında bir seçim yapmak zorundaydı. Ve o, İvana'yı seçti. Onu kucağında taşıyarak uzaklaştı ve beni kendi başıma hayatta kalma mücadelesiyle bir başıma bıraktı. Hastaneye asla geri dönmedi. Beni taburcu etmesi için asistanını gönderdi. Eve döndüğümde gönlümü almaya çalıştı, ama sonra babamın son hediyesi olan parfüm orgumu İvana'nın "tasarım stüdyosu" için ona vermemi istedi. Reddettim, ama yine de aldı. Ertesi sabah İvana, babamın özel yapım parfümünün bir şişesini "yanlışlıkla" kırdı. Babamdan bana kalan son somut hatıraydı o. Kanayan ellerimle, paramparça olmuş kalbimle Korhan'a baktım. İvana'yı arkasına çekip benden korudu, sesi buz gibiydi: "Yeter artık Ceyda. Histerik davranıyorsun. İvana'yı üzüyorsun." İşte o an, son umut kırıntısı da öldü. Artık bitmiştim. Fransa'dan baş parfümör olma teklifini kabul ettim, pasaportumu yeniledim ve kaçışımı planladım.
Kırık cam parçaları Aslıhan Soykan'ın yanağına saplandı. "Yardım et," diye fısıldadı boğuk bir sesle telefona, ama kocası Arda Karahan öfkeyle karşılık verdi: "Aslıhan, Allah aşkına, toplantıdayım." Ensesine inen keskin bir darbe ve ardından karanlık. Uyandığında kan gölüne dönmüş arabasında değil, gösterişli yatak odasındaydı. Takvim, düğününden üç ay sonrasını gösteriyordu. Onu yavaş yavaş öldürmeye başlayan bir evliliğin henüz üçüncü ayını. Arda pencerenin önünde duruyordu, sesi yumuşamıştı: "Evet Selin, bu akşam kulağa harika geliyor." Selin Demir, onun gerçek aşkı, Aslıhan'ın ilk hayatının üzerine çöken o kara gölgeydi. Aslıhan'ın göğsündeki tanıdık sızı, yerini tüyler ürpertici, yepyeni bir öfkeye bıraktı. Yedi sefil yıl boyunca Arda'ya umutsuz, sarsılmaz bir bağlılık göstermişti. Onun ilgisinden küçücük bir parıltı kapabilmek için soğukluğuna, pervasızca yaşadığı kaçamaklarına, duygusal istismarına katlanmıştı. Bir kabuğa dönüşmüş, bir karikatür olmuştu. Arda'nın çevresi tarafından alay edilen, ailesi tarafından küçümsenen biri. Bu derin adaletsizlik, onun kayıtsızlığının kör edici gerçeği, yutulması zor bir haptı. Bir zamanlar kırık olan kalbi, şimdi karşılıksız bir aşkın boş yankısından başka bir şey hissetmiyordu. Sonra bir davette, Leman Hanım'ın küllerini içeren o acımasız olay yaşandı ve Arda, bir an bile tereddüt etmeden Aslıhan'ı itekledi, suçlamaları yankılanıyordu: "Sen bir yüz karasısın." Aslıhan'ın başı darbenin etkisiyle dönerken o, Selin'i teselli ediyordu. Bu, bardağı taşıran son damlaydı. Gözyaşı yoktu, öfke yoktu. Sadece buz gibi bir kararlılık. Arda'nın çatı katı dairesine küçük bir kadife kutu gönderdi. İçinde: nikah yüzüğü ve bir boşanma protokolü. "Hayatımdan. Sonsuza. Dek. Çık. Git. İstiyorum," dedi, sesi netti. Özgür olmak için yeniden doğmuştu.
Beş yıl boyunca mükemmel bir kız arkadaştım. Ailesi her şeyini kaybettiğinde Arda'nın yanında durdum, sıfırdan bir teknoloji imparatorluğu kurmasına yardım ettim. Aşkımızın gerçek olduğunu sanıyordum. Ama bir gece, uykusunda başka bir kadının adını inlediğini duydum: Anka. Parası biter bitmez onu terk eden eski sevgilisi. Dehşet verici bir netlikle anladım ki, ben onun aşkı değildim. Sadece bir yara bandıydım. Zulmü, içimde yavaş yavaş yanan bir ateşti, sonra bir cehenneme dönüştü. Bir partide avize düştüğünde, içgüdüsel olarak onu kurtardı, beni ezilmeye terk etti. Bir araba kazasından sonra onu teselli etmek için beni yol kenarında kanlar içinde bıraktı. Onu seçti. Her seferinde. Bana beni sevdiğini söyledi, ama hareketleri benim gözden çıkarılabilir olduğumu haykırıyordu. Aşkı bir yuva değildi; rahatlatıcı yalanlardan örülmüş bir kafesti. Kendi kurduğu sahte bir oyundan Anka'yı kurtarmak için beni bir yatta terk ettikten sonra, artık bittiğine karar verdim. Bu yüzden kız kardeşi, canavar gibi, yüzü tanınmaz halde bir münzeviyle görücü usulü evlilikten kaçmak için bana yalvardığında, kendi kaçış yolumu gördüm. Ona mesaj attım: "Merak etme. Onunla ben evlenirim."
Ezgi, bir gece sarhoşken milyarderle karışıklık yaşadı. Gürkan'ın yardımına ihtiyaç duydu, çünkü o, Ezgi'nin genç güzelliğine kapılmıştı. Böylece, bir gecelik bir kaçamak olması gereken şey, daha ciddi bir boyut kazandı.Her şey yolundaydı, ta ki Ezgi, Gürkan'ın kalbinin başka bir kadına ait olduğunu keşfedene kadar. İlk aşkı geri döndüğünde, Gürkan eve gelmeyi bıraktı ve Ezgi'yi gecelerce yalnız bıraktı. Ezgi, bir gün yalnızca bir çek ve veda notu alana kadar buna katlandı.Gürkan'ın beklediğinin aksine, Ezgi onu uğurlarken yüzünde bir gülümseme vardı. "Sürdüğü sürece eğlenceliydi, Gürkan. Yollarımız bir daha kesişmesin. Kendine iyi bak."Ama kaderin cilvesi bu ya, yolları yine kesişti. Bu sefer Ezgi'nin yanında başka bir adam vardı. Gürkan'ın gözleri kıskançlıktan yandı. "Nasıl bu kadar çabuk unuttun? Sadece beni sevdiğini sanıyordum!""Evet, sanıyorduN...ama sanmıyorUM!" Ezgi saçlarını geriye atarak karşılık verdi, "Herkesin kısmeti başka, Gürkan. Ayrıca, ayrılmayı isteyen sendin. Şimdi, benimle çıkmak istiyorsan sıraya girmek zorundasın."Ertesi gün, Ezgi milyarlarca dolarlık bir kredi bildirimi ve bir pırlanta yüzük aldı.Gürkan tekrar ortaya çıktı, dizlerinin üstüne çöktü ve "Sırayı bozabilir miyim, Ezgi? Seni hâlâ istiyorum." dedi.
[Sevimli Bebek + Gizli Kimlik + Güçlü kahraman ve kadın kahraman!] Caroline, Damian'ı beş yıl boyunca tüm kalbiyle sevdi. Kendini ona adadı ve onun uğruna alçakgönüllülükle yaşadı. Ancak çift bir krizle karşılaştığında, hamilelik haberinin evliliklerini düzelteceğini umdu, ama karşılığında sadece bir boşanma anlaşması aldı. Daha da kötüsü, doğum yapmak üzereyken birinin tuzağına düşmüş ve hayatı tehlikeye girmişti. Bu korkunç deneyimden kurtulmayı başardıktan sonra, adamla tüm bağlarını koparmaya kararlıydı. Beş yıl sonra, gururla, ünlü bir şirketin başkanı olarak yeniden ortaya çıktı. Eskiden ona zorbalık edenler şimdi yaptıklarının bedelini ödüyorlar. Geçmişin gerçekleri yavaş yavaş gün yüzüne çıkmaya başladı... Caroline'ın yeni kazanılmış özgüveni karşısında büyülenen eski kocası, onunla tekrar bir araya gelmek istedi, ama Caroline onun ilgisine kayıtsız kaldı. Damian çaresizce yalvardı, "Tatlım, bebeğimizin her iki ebeveyne de ihtiyacı var. Lütfen benimle yeniden evlen!"
Adeline, Brendan ile üç yıllık evliliği süresince yerin dibine girecek kadar alçakgönüllü bir hale gelmişti. Ancak bunun karşılığında aldığı şey sevgi ve ilgi değil, bitmek bilmeyen bir kayıtsızlık ve küçümsemeydi. Daha da kötüsü, Brendan'ın kalbindeki kadın aniden ortaya çıkınca, Brendan iyice Adeline'den uzaklaştı. Sonunda Adeline daha fazla dayanamayarak boşanmayı istedi. Sonuçta neden böylesine soğuk ve uzak bir adamla kalmalıydı ki? Bir sonraki kesinlikle daha iyi olacaktı. Brendan, eski karısının bavullarıyla birlikte evden ayrılışını izledi. Birden aklına bir fikir geldi ve arkadaşlarıyla bahse girdi. "Kesinlikle ayrıldığına pişman olacak ve kısa sürede yalvararak geri dönecek." Bu iddiayı duyduktan sonra Adeline alayla gülümsedi. "Rüya görmeye devam et!" Birkaç gün sonra Brendan, eski eşini bir barda gördü. Görünüşe göre Adeline, arkadaşlarıyla bir barda boşanmasını kutluyordu. Çok geçmeden, lanet olası kadının yeni bir talibi olduğunu fark etti. Brendan paniklemeye başlamıştı. Üç yıl boyunca kendisine sıkı sıkıya bağlı olan kadın bir anda umursamaz olmuştu. Şimdi ne yapacaktı?
Modern çağdan antik Prime Martial World'e geri dönen Austin, uyandığında kendini daha genç bir bedende bulur. Ancak, sahip olduğu genç adam sefil bir ahmaktı, ne yazık! Fakat bu önemli değil, çünkü zihni sağlam ve berrak. Bu genç ve güçlü bedene sahip olarak, dövüş sanatlarının Tanrısı olma yolunda savaşacak ve tüm Dövüş Dünyasına hükmedecek!
Lindsey'nin nişanlısı şeytanın ta kendisiydi. Ona yalan söylemekle kalmamış, aynı zamanda üvey annesiyle yatmış, aile servetini elinden almak için komplo kurmuş ve sonra onu tamamen yabancı biriyle seks yapması için tuzağa düşürmüştür. Ödeşmek için Lindsey, nişan partisini bozacak ve aldatıcı adamı küçük düşürecek bir adam bulmaya karar verdi. Hiç beklemediği bir an, aradığı her şeye sahip, son derece yakışıklı bir yabancıyla karşılaştı. Nişan töreninde, onun benim kadınım olduğunu cesurca ilan etti. Lindsey, onun sadece beş parasız bir adam olduğunu ve ondan faydalanmak istediğini düşündü. Ancak sahte ilişkilerine başladıktan sonra, şans hep yüzüne gülüyordu. Nişan partisinden sonra yollarını ayıracaklarını düşündü, ama bu adam onun yanından ayrılmadı. "Birlikte kalmalıyız, Lindsey. Unutma, artık ben senin nişanlınım." " "Domenic, benimle sadece param için mi berabersin?" diye sordu Lindsey, gözlerini kısmıştı ona baktı. Domenic bu itham karşısında donakaldı. Walsh ailesinin varisi ve Vitality Group'un CEO'su olarak, nasıl para için onunla olabilirdi ki? Şehrin ekonomisinin yarısından fazlasını kontrol ediyordu. Para onun için bir sorun değildi! İkisi gittikçe daha da yakınlaştı. Bir gün Lindsey sonunda Domenic'in aslında aylar önce yattığı yabancı olduğunu fark etti. Bu farkındalık aralarındaki ilişkiyi değiştirir miydi? İyiye mi yoksa kötüye mi?
"Elindekinin değerini kaybedince anlarsın." Bu, evlilikleri boyunca karısından nefret eden Samuel için geçerliydi. Tessa her şeyini Samuel'e verdi. Ama o ne yaptı? Onu değersiz bir eşya gibi gördü. Gözünde Tessa bencil, vicdansız ve iğrençti. Ondan her zaman uzak olmak istiyordu. Boşandığı için mutluydu. Ancak bu mutluluk uzun sürmedi. Kısa süre içinde paha biçilmez bir mücevheri elinden kaçırdığını fark etti. Bu sırada Tessa kendi hayatında başarılıydı. "Tessa aşkım, biliyorum çok kötü davrandım, ama dersimi aldım. Bana bir şans daha ver," diye gözyaşları içinde yalvardı Samuel. "Ha-ha! Samuel, sen bir komedyensin. Benden hep tiksinmiyor muydun? Şimdi ne değişti?" diye alayla baktı Tessa. "Ben değiştim, aşkım. Daha olgun bir insan oldum. Lütfen beni geri al. Kabul edene kadar pes etmeyeceğim." Gözleri öfkeyle parlayan Tessa bağırdı, "Defol gözümün önünden! Seni bir daha görmek istemiyorum! "
Colton'la üç yıllık evliliği boyunca gerçek kimliğini saklayan Allison, evliliğine gönülden bağlıydı ama kendini ihmal edilmiş ve boşanmaya doğru itilmiş halde buldu. Cesareti kırılmış bir halde, yetenekli bir parfümcü, ünlü bir istihbarat teşkilatının beyni ve gizli bir hacker ağının varisi olan gerçek benliğini yeniden keşfetmeye koyuldu. Hatalarını anlayan Colton, pişmanlığını dile getirdi. "Yanlış yaptığımı biliyorum. Bir şans daha tanı lütfen." Ancak, bir zamanlar engelli olan iş adamı Kellan tekerlekli sandalyesinden kalktı, Allison'un elini tuttu ve küçümseyici bir şekilde güldü, "Onu geri alacağını mı sanıyorsun? Boş hayaller kuruyorsun. "
GOOGLE PLAY