Mert acımı hiçe sayarken ve annesi öfkeyle onun ilişkisini savunurken, mükemmel bir şekilde inşa ettiğim hayatım başıma yıkıldı.
Yasemin'in sebep olduğu pervasız bir araba kazası düşüğüme yol açtı; Mert, şok edici bir şekilde beni suçladı, ardından annesi soğukça, "Yeterince güçlü değildin demek ki," dedi.
Mert'in cömert desteğine bağımlı olan kendi ailem bile, onun ihanetini ortaya çıkarma cüretim yüzünden beni reddetti.
Terk edilmiş ve paramparça bir haldeyken, adaletsizlik eziciydi: Sevdiğim herkes bana nasıl bu kadar bütünüyle ihanet edebilir, beni asla gerçekten benim olmayan bir hayatta tek kullanımlık bir yedeğe dönüştürebilirdi?
Her şeyi, özellikle de bebeğimi kaybetmenin ızdırabı dayanılmazdı.
Ama kaderin bir cilvesi olan bir kaza, beklenmedik bir şekilde nihai kaçış ve yeniden doğuş için karanlık bir fırsat sundu ve beni mutlak adalet için titiz bir planla donanmış, intikamcı bir hayalete dönüştürdü.
Bölüm 1
Kulüpteki müzik çok yüksekti.
Kocam Mert, salonun diğer ucundaydı.
Yasemin Demir'le konuşuyordu.
Yasemin. Lise aşkı.
Şimdiyse yengesiydi, abisi Demir'in dul eşi.
Eli Mert'in kolundaydı.
Başları birbirine yakın, gülüşüyorlardı.
Mideme bir yumru oturdu.
Kıskançlık değildi. Başka bir şeydi. Huzursuzluk.
Yasemin eğilip Mert'e bir şey söyledi.
Gözleri bana doğru kaydı.
Sırıttı.
Mert bana bir an baktı, sonra hızla tekrar Yasemin'e döndü.
Başını iki yana salladı, umursamaz bir hareketle.
"Selin mi? Yok canım, o kıskanç biri değildir," dediğini hayal ettim.
Hep böyle derdi. "Selin kendine çok güvenir."
Yanımıza gelmedi. El bile sallamadı.
İçkimin tadı ekşiydi.
Oraya yürümek, onu çekip almak istedim.
Ama ayaklarım yere yapışmış gibiydi.
Yüzüme yapıştırılmış gibi duran bir gülümsemem vardı.
Bu, Mert'in on beşinci üniversite mezunlar buluşmasıydı.
Benim destekleyici eş olmam gerekiyordu.
Onun eski arkadaşlıklarını anlayan kişi.
Yasemin altı ay önce şehre geri taşınmıştı.
Mert'in abisi Demir o dağ tırmanışı kazasında öldükten sonra.
Oğlu Kerem'i de getirmişti.
Mert onlarla çok zaman geçiriyordu.
"Alışmalarına yardım ediyorum," demişti.
Çok fazla zaman.
Yasemin'e yeni bir içki getirdi, eli belinin kıvrımında oyalandı.
Bütün gece bana bir şeye ihtiyacım olup olmadığını sormamıştı.
Eski gruplarından biri bağırdı: "Mert! Yasemin! Hâlâ mezuniyet balosunun kral ve kraliçesi gibisiniz!"
İkisi de ışıl ışıl gülümsedi.
Sıcak bir utanç dalgası ensemden yukarı tırmandı.
Kendimi bir yabancı gibi hissettim.
"Biraz hava almam lazım," diye mırıldandım yanından geçtiğim bir tanışa.
Verandaya açılan Fransız kapılarına doğru döndüm.
"İyi misin hayatım?" diye seslendi Mert, sesi gürültünün üzerinden bana zar zor ulaşıyordu.
Belki bir anlık endişe.
O hareketlenemeden, Yasemin elini tekrar onun koluna koydu.
"Ben onunla giderim, Mert," dedi, sesi pürüzsüzdü. "Sen kal, sosyalleş. Biz kızların konuşacakları var."
Gülümsemesi gergindi. Gözlerine ulaşmıyordu.
Dışarıda hava daha serindi ama göğsümdeki sıkışmaya yardımcı olmadı.
Onların eski sınıf arkadaşlarından Aslı, elindeki içkiyi sallayarak bana doğru sendeledi.
"Selin! Harika görünüyorsun. Mert tam bir kısmet."
Dramatik bir şekilde iç çekti. "Benim Bilal ise... eh, o Bilal işte. Sizin mükemmel bir hayatınız var."
Zoraki bir gülümseme takındım.
"Hatırlıyorum," diye geveledi Aslı, "Mert'in meşhur 'On Yıllık Aşk Projesi.' Onu Yasemin için yapmıştı, biliyor musun? Lisedeyken. Çok romantik. O zamanlar aralarında olmamasına yazık oldu."
Proje mi? Yasemin için mi?
Gülümsemem dondu.
Mert kapıda belirdi, kolu anında omuzlarıma dolandı.
"Buradaymışsın. Üşüdün mü?" Şakağıma bir öpücük kondurdu.
Ama gözleri, Aslı'nın peşinden dışarı çıkan Yasemin'e gitti.
"Yasemin, iyi misin? Biraz solgun görünüyorsun."
Yasemin'i bir sandalyeye yönlendirdi, üzerine titredi.
Ben orada duruyordum, kolu hâlâ gevşekçe etrafımdayken, kendimi bir dekor gibi hissettim.
On yıldır birlikteydik. Sekiz yıldır evli.
Temelimizin sapasağlam olduğunu sanıyordum.
Yasemin için olan bu "proje"... küçük bir yorumdu.
Ama bir sarsıntı gibi hissettirdi.
Daha önce hissettiğim huzursuzluk keskinleşti.
Tadı ihanet gibiydi.