Gerçek, geçirdiğim bir trafik kazası sonucu üç aylık hamile olduğumun ortaya çıkmasıyla su yüzüne çıktı. Kalbim paramparça bir halde tek başıma bir kliniğe girdim ve bebeğimizi soğuk bir ameliyat masasında bıraktım.
Ama benim acım, onların eğlencesinin sadece bir parçasıydı. Sahte bir kaçırılma olayı tezgâhladılar ve Hakan, arkadaşlarının kahkahaları eşliğinde bir hava yastığının üzerine, uçurumdan aşağı itilmemi umursamadan, tereddütsüz bir şekilde Eda'yı "kurtarmayı" seçti.
Ruhumu adadığım bir sanat merkezi için düzenlenen yardım galasında, beni bir sahtekâr olarak damgalayarak tüm övgüleri Eda'ya yağdırdı. Bu skandal yüzünden akıl hocam kalp krizinden öldü.
Sonra, cenazesine bir "taziye" pastası gönderdiler. Pastanın üzerinde neşeli bir kremayla şöyle yazıyordu: "Başınız sağ olsun! Şakanın bir kurbanı daha!" Altında ikisinin de imzası vardı.
İşte o an kalbimin son parçası da taşa döndü. Mezardan uzaklaştım, telefonumu çıkardım ve bir arama yaptım.
"Kaan," diye boğuk bir sesle konuştum, "İddiayı kaybettim. Gitmeye hazırım."
Bölüm 1
İstanbul sosyetesi çalkalanıyordu. Arsoy gayrimenkul imparatorluğunun veliahtı Hakan Arsoy evleniyordu.
Şehrin yüksek sosyetesi kutlama yapması gerekirken, şok içindeydi. Nişanlısı sosyeteden biri değildi.
O, Balat'ın arka sokaklarından gelen, hayata tutunmaya çalışan bir sanat öğrencisi olan Karmen Akay'dı.
Üç yıl boyunca Hakan, ona olan aşkını herkese göstermişti. Karmen memleket hasreti çektiğinde onu teselli etmek için özel jetiyle dünyanın öbür ucuna uçmuştu. Doğum gününde ona milyonlarca dolarlık özel bir ada satın almıştı. Hatta bir keresinde, karşı tarafın oğlu Karmen'in geçmişi hakkında kaba bir yorum yaptığı için milyarlarca liralık bir anlaşmayı iptal etmişti.
Herkes bunun modern bir peri masalı olduğuna inanıyordu. Fakir kızın bir prensin kalbini kazanması.
Mükemmel bir aşk hikayesinin gözlerinin önünde yaşandığını sanıyorlardı.
Ama on yılın en çok beklenen düğününün arifesinde, Karmen Akay sevgili nişanlısına üç hediye hazırladı.
İlk hediyesi gelinlikti. Üç yılını bu gelinliği tasarlayarak geçirmiş, aşkının ve yeteneğinin her zerresini ipeğe ve dantellere dökmüştü. Gelinliği özenle paketledi ve Hakan'ın çocukluk aşkı Eda Sancak'a gönderdi.
İkinci hediyesi Hakan'ın babaannesi, Arsoy ailesinin reisi Belkıs Hanım'aydı. Karmen'in tereddüt etmeden imzaladığı, nişanı sonlandırma sözleşmesiydi.
Üçüncü hediyesi ise en kişisel olanıydı. Tek başına özel bir kliniğe girdi ve soğuk bir masaya uzandı. Bir saat sonra dışarı çıktığında, arkasında üç aylık bir hamileliği bırakmıştı. Kalp atışları daha yeni başlamış bir bebeği.
Aşk hikayesi bir yalandı. Son üç yıldır yaşadığı hayat bir yalandı.
Her şey sadece bir oyundu. Hakan'ın, Eda'yı eğlendirmek için onu küçük düşürmek amacıyla başlattığı zalim, uzun soluklu bir "sosyal deneydi".
Narkozun etkisi geçiyordu ve doktorun sesi kulaklarında uzak bir uğultu gibiydi.
"Operasyon başarılı geçti. Dinlenmeniz ve kendinize iyi bakmanız gerekiyor. Soğuk sudan ve ağır kaldırmaktan kaçının."
Karmen alt karnında, ameliyatla ilgisi olmayan, içini oyup geçen derin bir boşluk ve sızı hissetti.
Komodinin üzerindeki telefonu titreşti. Hakan'dan bir mesajdı.
"Bebeğim, hâlâ kızgın mısın? Eda yeni döndü de, onunla biraz vakit geçirmem gerekiyor. Birkaç güne evde olurum. Seni seviyorum."
Karmen'in dudaklarına acı bir gülümseme yayıldı. Hiçbir şeyden haberi yoktu. Haftalardır eve gelmemişti. Dün gece onu Eda'yla, çatı katındaki evlerinin bahçesinde öpüşürken gördüğünü bilmiyordu. O kadar yıkılmıştı ki, kendini bir taksinin önüne attığını bilmiyordu.
Kazanın hamile olduğunu ortaya çıkardığını bilmiyordu.
Ve az önce her şeyi bitirdiğini de bilmiyordu.
Neşeli, basit bir cevap yazdı.
"Tamam. Beni merak etme. İyi eğlenceler!"
Gönder tuşuna bastı, yalanın tadı ağzında kül gibiydi. Bir damla gözyaşının yanağından süzülüp soğuk bir iz bıraktığını hissetti.
Hemen sildi. Artık onun için ağlamayacaktı. Duyduklarından sonra asla.
Trafik kazasından sonra doktor hamile olduğunu söylemişti. Bir an için içinde bir umut dalgası kabarmıştı. Bir bebek. Belki bir bebek Hakan'ın sonunda ailesine, Eda'ya karşı durmasını sağlardı. Belki aşklarını gerçeğe dönüştürürdü.
Ama sonra, bedeni sızlarken, kalbi kırılgan bir umutla dolu halde çatı katındaki daireye döndü. Ve onları duydu. Hakan ve Eda, salonda kahkahalarla gülüyorlardı.
"Komik değil miydi? Seni seçtiğimde yüzündeki o ifade," Eda'nın sesi zehir gibiydi.
"Elbette seni seçecektim Eda. Sadece bir şakaydı. 98 numaralı şaka," diye cevap vermişti Hakan. Sesi, her gece Karmen'e "Seni seviyorum" diye fısıldayan sesin aynısıydı.
Sahte bir kaçırılma. Olay buydu. Onların sapkın oyunlarından bir başkası.
Karmen'in içindeki umut milyonlarca parçaya ayrıldı. O an anladı ki, bu oyunu bitirmenin tek yolu oyun tahtasını tamamen terk etmekti. Bebek bu yalanlar ve zalimliklerle dolu dünyaya doğamazdı. Daha iyisini hak ediyordu. Karmen daha iyisini hak ediyordu.
Böylece randevularını aldı. Avukat. Klinik.
Şimdi, her şey bitmişti.
Yavaşça giyindi, her hareketi kaybının acı bir hatırlatıcısıydı. Klinikten çıkıp İstanbul'un soğuk havasına karıştı, tuhaf bir şekilde hafiflemiş hissediyordu.
Hakan'ın "evimiz" dediği lüks çatı katına vardığında, hizmetçilerden biri kasten önüne bir kova soğuk su sıçrattı.
"Ah, çok özür dilerim Karmen Hanım. Sizi görmedim." Hizmetçinin özrü alayla doluydu. Diğer personel elleriyle ağızlarını kapatarak kıkırdadı.
Karmen tepki vermedi. Sadece su birikintisinin içinden geçti, buz gibi su ayakkabılarına sızdı. Midesine keskin bir kramp girdi ama yüzü kayıtsız bir maskeyle kaplıydı.
Boş karnını tuttu. Yeni bir keder dalgası üzerine çöktü ama onu bastırdı.
Baş uşak Ahmet Bey, sahte bir gülümsemeyle öne çıktı. "Karmen Hanım, geri döndünüz. Hakan Bey çok endişelendi."
"Nerede o?" diye sordu Karmen, sesi dümdüzdü.
Ahmet Bey kıkırdadı. "Karmen Hanım, üç yıldır Hakan Bey'le birliktesiniz. Nerede olduğunu bilmiyor musunuz? Elbette Eda Hanım'la birlikte. Bu evin asıl hanımefendisi o."
Odasına doğru yürürken personelin fısıltıları onu takip etti. Hepsi, "gerçek" nişanlı geri döndüğüne göre, onun ne kadar daha tutunacağı üzerine bahse giriyorlardı.
Onun asla gitmeyecek bir altın avcısı olduğunu düşünüyorlardı.
Yanılıyorlardı.
Onların hayatlarından sonsuza dek kaybolacaktı.
Küçük valizini toplamak için odasına gitti. Alacak pek bir şeyi yoktu. Hakan'dan önceki hayatı basitti.
Ama çekmecesini açtığında pasaportu ve kimliği yoktu.
Her yeri aradı, paniği artıyordu. Onlar olmadan gidemezdi. Tuzağa düşmüştü.
O gece ateşlendi. Devasa yatakta dönüp durdu, bedeni ağrıyor, zihni kabuslarla doluydu.
Gece yarısından sonra bir ara, kapısının dışındaki seslerle uyandı. Hakan ve Eda'ydı.
"Hakan, sevgilim, bunu yapmamız gerektiğinden emin misin? Daha yeni o küçük kazayı geçirdi," dedi Eda, sesi şerbet gibi tatlı bir zehirdi.
"Bu sıradaki şaka, Eda. Her şey ayarlandı. Şimdiye kadarkilerin en iyisi olacak," diye cevapladı Hakan. Sesi alçak ve samimiydi. "Merak etme. O dayanıklıdır."
Karmen'in kanı dondu. Başka bir şey planlıyorlardı. Başka bir aşağılama.
Hemen buradan çıkmalıydı. Şimdi.