Kırılma noktası büyük bir patlamayla değil, yakıcı bir kamçı darbesi ve buruşmuş bir aile yadigârıyla geldi: büyükannemin aziz kaşmir şalı, Ceyda tarafından kasten mahvedilmiş, sonra da Arhan tarafından "sadece bir bez parçası" diyerek umursamazca bir kenara atılmıştı.
Beni herkesin içinde küçük düşürdü, asla bir "kaza" olmayan bir olay için aşağılayıcı bir özür dilemeye zorladı.
Aynı gece, benim sözde meydan okumamla öfkelenen zorlu annesi Esma, bir binici kamçısı kullanarak bana fiziksel olarak saldırdı.
O beni döverken, oğlu birkaç metre ötede sevgilisiyle telefonda usulca gülüyordu, yanı başında sergilenen zulümden tamamen habersizdi.
Böylesine çorak bir aşağılama ve ihanet arazisinde aşkın yeşerebileceğine inanacak kadar nasıl bu kadar kör, bu kadar aptalca umutlu olabilmiştim?
Bir zamanlar aptalca umut dolu olan kalbim, o gün sessiz bir öfkeyle yanarak taşa döndü.
Boşanma belgeleri imzalanmış ve on yıllık karşılıksız bir aşk nihayet sönmüşken, Tekinsoy malikanesinden dışarı yürüdüm.
Uysal bir eşin hayaletini geride bıraktım ve paramparça olmuş hayatımın küllerinden doğmaya, onlara harcanabilir bir kadının neler başarabileceğini tam olarak göstermeye kararlı bir şekilde bilinmeyene adım attım.
Bölüm 1
Asya telefonunun ekranına dokundu. Avukatı Hakan Bey'in adı parlıyordu.
"Evraklar hazır, Asya Hanım," dedi adam. Sesi sakin ve profesyoneldi. "Tıpkı konuştuğumuz gibi. Üç yıllık anlaşma önümüzdeki hafta sona eriyor."
"Teşekkür ederim, Hakan Bey," diye yanıtladı Asya. Sesi kararlıydı. "Yarın sabah imzalamak için uğrayacağım."
Sessiz bir tıkırtı ve arama sona erdi.
Üç yıl.
Neredeyse üç yıl.
Düğün gününü hatırladı. Tekinsoy medya imparatorluğunun varisi Arhan Tekinsoy, yanında duruyordu. Gülümsemiyordu. En azından ona değil.
Nikah yeminlerinden hemen sonra, limuzinde sözleşmeyi eline tutuşturmuştu.
"Üç yıl, Asya," demişti buz gibi bir sesle. "CEO'luk koltuğumu garantile. Sonra boşanıyoruz. Ben Ceyda ile evleneceğim."
Ceyda Volkan. Sevdiği, kariyerinde zorlanan oyuncu. Annesi Esma Tekinsoy'un nefret ettiği kadın.
Asya, Arhan'ı üniversite yıllarından beri seviyordu. Aptalca, umut dolu bir aşk. Gözyaşları mürekkebi bulanıklaştırırken imzaladı. Bağlılığının onun kalbini değiştirebileceğini düşünmüştü.
Değiştirmemişti.
Mutfağa yürüdü. Arhan'ın kahvaltısı. Sade kahve, iki şekerli. Tam buğday ekmeği, hafifçe tereyağlanmış. Tam da sevdiği gibi. Onun tüm tercihlerini öğrenmiş, Boğaz'daki görkemli yalılarını mükemmel bir şekilde yönetmişti.
Arhan, çoktan telefonuna dalmış bir halde içeri girdi.
"Bu akşam vakfın yemeği var," dedi, başını kaldırmadan. "Yediye kadar hazır ol."
"Ben gitmiyorum, Arhan," dedi Asya.
Sonunda ona baktı. Yüzünde bir anlık öfke belirdi. "Ne? Nedenmiş o?"
"Başka planlarım var."
Gözleri kısıldı. "Bu Ceyda yüzünden mi? Orada olacağı için mi kıskanıyorsun?"
Keskin ve tanıdık bir acı göğsünü sıktı. Her zaman onun hakkında en kötüsünü varsayar, her zaman Ceyda'yı kurban olarak görürdü.
Evlendiklerinde Ceyda ortada yoktu. Bir ay önce "ortadan kaybolmuş", Arhan'ı çılgına çevirmişti. Aramış, içmiş, ruh hali karanlık ve öngörülemez olmuştu.
Bir gece, alkolün etkisiyle ağırlaşmış bir halde Asya'nın odasına gelmişti. Yüzüne dokunmuş, parmakları dudaklarında gezinmişti.
"Ceyda," diye fısıldamıştı, onu kendine çekerken. "Bana geri döndün."
O gece onunla sevişmiş, Ceyda'nın adını sayıklamıştı. Asya sessizce ağlamış, kalbi daha küçük, daha keskin parçalara ayrılmıştı.
Ondan sonra daha çok çabaladı. En sevdiği yemekleri pişirdi, stresli olduğunda ona masaj yaptı, sessiz ve uysal kaldı.
Bazen küçük nezaketler gösterirdi. İyi organize edilmiş bir akşam yemeği partisi için bir teşekkür. Soğuk algınlığı geçirdiğinde ilaç. Halka açık bir etkinlikte beline dolanan kolu.
Her küçük jest bir umut kıvılcımıydı. O da bunu körüklemiş, safça bir aleve dönüşebileceğine inanmıştı.
Sonra, altı ay önce, Ceyda geri döndü.
Arhan, telefonda onun sesini duyduğu an arabasıyla garaj yolundan fırlamıştı. Asya gidişini izlemiş, kırılgan umudu cam gibi paramparça olmuştu.
Rüya bitmişti. O an anladı. Uyanma zamanı gelmişti.
Aniden, Arhan'ın telefonu tekrar çaldı. Yüzü değişti, yumuşadı.
"Ceyda? Ne oldu?" Endişeyle çatılmış kaşlarıyla dinledi. "Annen mi? Aman Tanrım. Hemen geliyorum."
Telefonu kapattı, anahtarlarını kaptı.
"Ceyda'nın annesi fenalaşmış," dedi, çoktan kapıya doğru ilerlerken. "Durumu ciddi."
Asya'ya bakmadı. İyi olup olmadığını sormadı.
Hızla yanından geçerken omzu sehpadaki bir vazoya çarptı. Vazo yere düşerek paramparça oldu. Asya irkildi, bir parça eline çarptı.
Fark etmedi. Gitmişti.
Elindeki küçük kesikten kan sızıyordu. Önce kana, sonra kırık vazoya baktı.
Telefonu çaldı. Arayan Arhan'ın asistanıydı.
"Asya Hanım, Arhan Bey aramamı istedi. Acıbadem Hastanesi'ne gelmeniz gerekiyor. Ceyda Hanım'ın annesiyle ilgili."
Zorunluluk. Korku. Kanamakta olan eline bir peçete bastırdı.
Hastanede koridor antiseptik kokuyordu.
Onları, onlar onu görmeden önce gördü. Arhan, Ceyda'yı kollarında tutuyordu. Ceyda ağlıyor, yüzünü onun göğsüne gömmüştü. Arhan saçlarını okşuyor, teselli sözcükleri mırıldanıyordu.
Aşk ve krizle birbirine bağlanmış bir çift gibi görünüyorlardı. Asya kendini bir davetsiz misafir gibi hissetti.
Nefes almak zorlaştı.
Arhan sonunda onu gördü. İfadesi sertti.
"Asya. İyi, buradasın." Kendini nazikçe Ceyda'dan ayırdı.
"Ceyda'nın annesinin deneysel bir tedaviye ihtiyacı var," dedi, sesi düzdü. "Pahalı. Çok pahalı. Paranın ortak mal varlığımızdan gelmesi gerekiyor. İmzaman lazım."
Bir belge ve bir kalem uzattı.
Onun parası. Ailesinin tükenmekte olan serveti, onun devasa zenginliğine bağlanmıştı. Ceyda'nın annesi için.
Sulu, minnettar bir gülümseme sunan Ceyda'ya baktı.
Asya imzaladı. Eli sızlıyordu.
Arhan, Ceyda'ya geri dönmek için aceleyle arkasını dönerken, Asya zar zor duyulan bir fısıltıyla konuştu.
"Arhan, dikkatli ol. Bu deneysel bir tedavi. Riskleri var."
Durmadı. Geriye bakmadı. Onu duymadı.
Asya'nın gözleri doldu. Ceyda'yı gerçekten seviyordu. Onun için dağları yerinden oynatırdı.
Asya içinse başını bile çevirmezdi.
Elindeki kesik sızladı. Acı, kalbindeki sızının donuk bir yankısıydı.