in Ağ
binlerce liralık takımını bir an bile düşünmeden pis
ını taradı. Kendi kalbime fiziksel bir saldırı gibi gelen bir şefkatle, ipek bir mendil çıkardı ve paltosundaki
ndan bana baktı, dudaklarında bir anlığına küçük, muzaffer bir sırıtış belirdi, sonra bunu
ıca sarmıştı. Zarar görmediğinden emin o
tıydı. "Onu sevmediğini biliyorum ama ona fiziksel olarak saldırmak da
nçlik yıllarımı şekillendiren travmayı önemsizleştiriyor, onu yaş
bırakman gerek," dedi, acımı bir el hareketiyle reddederek
Kaan'cım. Bu benim hatam. Onu bu kadar çabuk arkadaş olmaya zorlamamalıydım." Gözl
un olduğu yere sabitlenmişti. İçinde, almaya geldiğim Can'a ait o birkaç değer
areketleri zarif ve kendinden emindi. Can'ın hastanedeki sanat terapisi dersi
nra, gözleri benimkilerle buluştuğ
a
ir silah sesinden daha yüksek çıktı. Can'ın son eser
ke ve keder çığlığı koptu. Gözyaşlarıyla bulanık
la ula
i Derin'den uzaklaştırmak için yakaladı. İtmenin gücü beni geriye doğru sendeledi. Topuğum bozuk kald
bir acı yükseldi. İnledim, bileğimi tuttum, de
aralandığım gerçeğini tamamen görmezden gelerek koruyucu bir şekild
limelerim yıpranmıştı. "Onu benim
yüzlercesini alırım. Binlercesini. Eğer bu saçma dramayı kesersen, san
sterdiğini hatırlamıyordu. Ofisteki masasına koyacağına dair Can'a söz verdiğini hatı
ni derin, ruhu ezen bir yorgunluğa bırak
arça kalbimle aynı ritimde atıyordu. Onlara bakmadım bile
endi Kaan arkamdan. "Çoc
lcu koltuğunun üzerinden eğildi, yüzü inatçı bir somur
ssizce arka kapıyı açtım v
rken çıkardığı yumuşak sesle doluydu. Kaan alçak sesle ilgi mırıltılarıyla karşılık veriyor, gözleri d
i, utanç verici fotoğraflarımı içeren Kaan'a gönderilen isimsiz e-postalar. Annemin düğününde giydiği ve benim sakladığım elbiseye "yanlışlıkla"
rdı. Başımı kaldırdığımda, bir yan sokaktan üzerimize doğru gelen devasa bir kamyonun kö

GOOGLE PLAY