e sabahları lavabodaki kahve fincanının şıngırtısıyla belli oluyordu. Yıl dönümünden bahsetmedik. Hiçbir şeyden bahsetmedik. Aramızdaki boşluk bir uçuruma dönüşmüştü ve artık ka
e akşamı imkan
kelimeler gözlerimin önünde anlamsızca yüzüyordu. Eski kağıt ve deri c
ştu. İfadesi her zamanki gibi okunaksızdı. "Yıllık D
Şampanya ve müzikle gizlenmiş bir politika ve güç oyunları gecesiydi. Hiç gitmemiştim. İlk yılımızda kalabalığın beni
filizlenen vahşi umudun hiçbirini ele vermiy
kin ve iş gibiydi. "Müttefik Alfaların birkaçı kat
r soğuk su sıçraması gibiydi, ama yeni yaktığı minik alevi söndürmey
rıma küçük, tereddütlü bir gülüm
bakışları çoktan uzakla
yıldızlarla bezenmiş bir gökyüzü gibi parıldayan derin bir gece mavisi ipek. Tenime karşı harika hissettirdi, sahip olabileceğim bir hayatın
büyükannemin kolyesini çıkardım. Ay taşı lamba ışığında yumuşakça parlıyordu. Gümüş zinciri boynuma taktım, taş boğazımı
nde yıkıcı derecede yakışıklı görünüyordu, mükemmel bir Alfa örn
ltifat değil, daha çok bir durum tespitiydi, ama aç
Peluş deri koltukta kaskatı oturdum, pahalı parfümünün kokusu küçük alanı dolduruyordu. Sohbet etmeye çalıştım, Balo hakkında, kim
bir hataydı. Beni sadece bir piyon ola
ık ki telefonu vızıldadı. Ekrana baktı ve tüm tavrı değişti. Soğuk ka
esi acildi. "Ne
mıyordum, ama duymama da
göstermediği bir şefkat ve sevgiyle doluydu. "Senin yumurtla
sevi
ses kulaklarımda boğuk bir uğultuya dönüştü. Onu seviyordu. Yıl dönümümüzü onun için terk ediyordu. Baloyu - birlikte ha
karşı isyan etti. Karanlık, yağmurla ıslanmış bir yolun kenarında,
. Gözleri vahşiydi, uzaktaki
kelimeler bir sonradan akla
kumaşın ve kırılan kemiğin sesi, yağan yağmurun davul sesine mide bulandırıcı bir karşıtlık oluşturuyordu. Onun yerinde, gözler
nüyle ve nihayet p
eydi. Acı o kadar büyüktü ki neredeyse sessizdi, kalbimin eskiden olduğu yerde devasa, boş bir boşluk. İhanetinin s
vurdu, ipek elbisemi ıslattı, saçlarımı kafa derime yapıştırdı. Umurumda değildi. Yola doğru sendeledim, ince topukları
gibi hissettiriyordu. Sadece orada durdum, fırtınanın üzerimd
ör edici
ış bir geyik gibi. Mert'inkinden bile daha heybetli, şık, siyah bir araç, durduğum y
ecede uzundu, vücudu havayı çatırdattıran ham, evcilleştirilmemiş bir güç yayıyordu. Bu, Mert'inkini gö
gümüş rengi gözleri - bir kış ayının rengi - benimkilere kilitlendi. Yüzü
afifçe eğdi, sanki havayı, benim kokumu tadıyormuş gibi. Göğsünün derinliklerinden alçak, sahiplenici bir hırıl
uttu ve hayatımı değiştirec
nim
GOOGLE PLAY