Uygulamayı Edinin popüler
Ana Sayfa / Çağdaş / İntikamı, Mahvolmuş Hayatı
İntikamı, Mahvolmuş Hayatı

İntikamı, Mahvolmuş Hayatı

5.0
10 Bölümler
108 Görüntüle
Şimdi Oku

Oğlum ölmüştü. Resmi raporda intihar, aşırı dozda uyuşturucu yazıyordu. Ama bunun kuyruklu bir yalan olduğunu biliyordum. Ben bir Olay Yeri İnceleme Uzmanıydım ve onun cansız bedenini bizzat kendim incelemiştim. Deliller cinayet diye bas bas bağırıyordu. Tam yedi kez itiraz ettim. Her seferinde çürütülemez kanıtlar sundum. Her seferinde Başsavcı Kenan Soykan, acımı bir hezeyan olarak görüp yüzüme kapıyı çarptı. Yirmi yıl boyunca hizmet ettiğim sistem, bir katili koruyordu. Bu yüzden adaleti kendi ellerimle sağlamaya karar verdim. Başsavcının kızı Defne Soykan'ı kaçırdım ve taleplerimi tüm dünyaya canlı yayında duyurdum. Boşa harcadığı her bir şans için, kızının üzerinde bir adli tıp aleti kullanacak, onu kalıcı olarak yaralayacaktım. Dünya dehşet içinde izlerken, kızın kolunu önce zımbaladım, sonra dağladım ve neşterle derisine ince kırmızı çizgiler çizdim. Eski akıl hocam Profesör Tuncay ve oğlumun kız arkadaşı Ece, beni ikna etmek için devreye sokuldu. Oğlumu depresif biri gibi göstermeye, sahte bir intihar mektubu sunmaya çalıştılar. Bir an için bocaladım, "kötü bir anne" olmanın verdiği kahredici acı beni ezip geçti. Ama sonra onu gördüm. "İntihar mektubundaki" gizli mesajı. En sevdiği çocukluk kitabından kalma gizli bir şifreyi. Pes etmiyordu, yardım için çığlık atıyordu. Onun yardım çığlığını bir yalana çevirmişlerdi. Kederim bir anda küle döndü, yerini kırılmaz bir kararlılığa bıraktı. Özel Harekat kapıya dayanırken, "Bu mektubu kabul etmiyorum," diye kükredim ve dağlama kalemini Defne'nin bacağına bastırdım.

İçerikler

Bölüm 1

Oğlum ölmüştü. Resmi raporda intihar, aşırı dozda uyuşturucu yazıyordu. Ama bunun kuyruklu bir yalan olduğunu biliyordum. Ben bir Olay Yeri İnceleme Uzmanıydım ve onun cansız bedenini bizzat kendim incelemiştim. Deliller cinayet diye bas bas bağırıyordu.

Tam yedi kez itiraz ettim. Her seferinde çürütülemez kanıtlar sundum. Her seferinde Başsavcı Kenan Soykan, acımı bir hezeyan olarak görüp yüzüme kapıyı çarptı. Yirmi yıl boyunca hizmet ettiğim sistem, bir katili koruyordu.

Bu yüzden adaleti kendi ellerimle sağlamaya karar verdim. Başsavcının kızı Defne Soykan'ı kaçırdım ve taleplerimi tüm dünyaya canlı yayında duyurdum. Boşa harcadığı her bir şans için, kızının üzerinde bir adli tıp aleti kullanacak, onu kalıcı olarak yaralayacaktım.

Dünya dehşet içinde izlerken, kızın kolunu önce zımbaladım, sonra dağladım ve neşterle derisine ince kırmızı çizgiler çizdim.

Eski akıl hocam Profesör Tuncay ve oğlumun kız arkadaşı Ece, beni ikna etmek için devreye sokuldu. Oğlumu depresif biri gibi göstermeye, sahte bir intihar mektubu sunmaya çalıştılar. Bir an için bocaladım, "kötü bir anne" olmanın verdiği kahredici acı beni ezip geçti.

Ama sonra onu gördüm. "İntihar mektubundaki" gizli mesajı. En sevdiği çocukluk kitabından kalma gizli bir şifreyi. Pes etmiyordu, yardım için çığlık atıyordu. Onun yardım çığlığını bir yalana çevirmişlerdi.

Kederim bir anda küle döndü, yerini kırılmaz bir kararlılığa bıraktı.

Özel Harekat kapıya dayanırken, "Bu mektubu kabul etmiyorum," diye kükredim ve dağlama kalemini Defne'nin bacağına bastırdım.

Bölüm 1

Oğlum ölmüştü.

Resmi rapora göre intihardı. Aşırı dozda uyuşturucu. Benim Can'ım... Tam burslu bir atletti, engelleri aşarken gösterdiği hassasiyetle geleceğini planlayan bir çocuk, görünüşe göre hayattan vazgeçmişti.

Bunun kuyruklu bir yalan olduğunu biliyordum. Ben bir Olay Yeri İnceleme Uzmanıydım. Kendi oğlumun cansız bedenini bizzat ben incelemiştim.

Sırtındaki sıyrıklar asfalt yanığıydı. Bacağındaki o belirli kırıklar, bir araba tamponunun çarpmasıyla oluşmuştu. Bulduğum iz delilleri, mikroskobik boya parçacıkları, lüks bir sedanla eşleşiyordu.

Oğlum öldürülmüştü. Bir vur-kaç kurbanıydı.

İlk itiraz dilekçemi verdim. Reddedildi. İkinciyi, üçüncüyü, dördüncüyü verdim. Her seferinde delillerimi sundum. Her seferinde yüzüme bir kapı çarpıldı. Yedinci reddin ardından anladım. Yirmi yıl hizmet ettiğim sistem, bir katili koruyordu.

Bu yüzden adaleti kendi ellerimle sağlamaya karar verdim.

Başsavcının kızını kaçırdım.

Şimdi, bütün dünya izliyordu. Gizli bir kamera yüzümü, sesimi, kararlılığımı ülkedeki her ekrana taşıyordu.

"Benim adım Aslı Demir."

Hazırladığım steril, bembeyaz odada, sekiz yaşındaki Defne Soykan, oğlumu son kez gördüğüm muayene masasının aynısında yatıyordu. Sakinleştirilmişti, huzurluydu, kaçırılmasının yarattığı fırtınadan habersizdi.

"Kendi delillerimi kendim inceledim. Oğlum Can Demir, öldürüldü."

Doğrudan kameraya baktım, bakışlarımı diğer tarafta olduğunu bildiğim adama sabitledim. Başsavcı Kenan Soykan.

"Yedi şansın var. Bana adaleti yedi kez reddettiğin için yedi. Gerçek kaza raporunu yayınlayacak ve katilin adını açıklayacaksın."

Çelik bir tepsiden ilk aleti aldım. Steril, tıbbi bir cilt zımbasıydı. Metalik parıltısı ışığı yakaladı.

"Boşa harcadığın her bir şans için, kızının üzerinde bir adli tıp aleti kullanacağım. Bu onu kalıcı olarak yaralayacak."

Yayın çift ekrana geçti. Bir yanda benim soğuk, kararlı yüzüm, diğer yanda Kenan ve Selin Soykan'ın telaşlı, gözyaşlarına boğulmuş suratları. Polislerle çevrili bir kriz merkezindeydiler.

"Aslı, lütfen! Tanrı aşkına, yapma bunu!" diye yalvardı Kenan, sesi titriyordu. "Deliller açık! Oğlun sorunluydu. Bu bir trajediydi, bir intihardı!"

Buz gibi duruşuyla tanınan karısı Selin ise bir enkaz yığınıydı. "O daha küçücük bir kız! Lütfen, ne istersen veririz! Yeter ki Defne'mizi bırak!"

İnternet patladı. Canlı yayının kenarında akan yorumlar bir nefret seliydi.

Canavar.

Bu kadın çıldırmış! Yakın bunu!

Bir anne başka bir annenin çocuğuna bunu nasıl yapabilir?

Onları görmezden geldim. Sözleri anlamsız bir gürültüydü. Duvardaki saate baktım. On dakika geçmişti.

"İlk şansını kaybettin, Bay Soykan."

Elim titremiyordu. Oğlumu kaybettiğim gün paramparça olan mesleki soğukkanlılığım, soğuk ve korkunç bir şeye dönüşerek geri gelmişti. Zımbayı Defne'nin üst kolunun yumuşak derisine bastırdım.

Çıt.

Küçük kız uykusunda inledi, kaşları hafifçe çatıldı. Şimdi derisini tek bir gümüş zımba deliyordu.

"Gerçeği bekliyorum," dedim, sesim etrafımdaki oda kadar sterildi. "Ve katilin de izlediğini biliyorum."

Diğer ekranda Selin Soykan'ın çığlığı, kriz merkezinin kaosunda boğuldu. Kenan'ın yüzü saf bir dehşet ve inançsızlık maskesiydi.

Kameraya baktı, gözleri nihayet, nihayet gerçek bir korkuyla faltaşı gibi açılmıştı.

"Sen bir şeytansın!" diye bağırdı. "Sen bir canavarsın!"

Eski meslektaşım Komiser Murat kadraja girdi. "Aslı, ne yaptığını bir düşün. Can'ı düşün. Onun bedenini sen inceledin. Ölüye saygının ne demek olduğunu bilirsin."

Yorum akışı hızlandı.

Bu sadece bir çocuk kaçıran değil, aynı zamanda bir hortlak.

Kendi oğlunun cesedine mi dokunmuş? Mide bulandırıcı.

Can'ın intihar etmediğini biliyordum. Onu o soğuk metal sedyede bulduğum anı hatırladım. Onu temizlemeye çalışmışlardı ama gerçeği silememişlerdi. Tırnaklarının altındaki kir bir parktan değil, E-5 karayolunun kenarındaki çakıllardandı. Vücudundaki fentanil dozu yüksekti, evet, ama enjeksiyon bölgesi acemiceydi, bir insanın kendi kendine yapacağı bir şey değildi.

Ve morarma, kanın vücudunda birikme şekli bir hikaye anlatıyordu. Resmi raporda iddia edildiği gibi bir parkta öne eğilmiş halde değil, sırt üstü yatarak ölmüştü.

Annesi olduğum için, çıkar çatışmasını gerekçe göstererek davaya akıl hocam Profesör Doktor Tuncay Erdem'i atamışlardı. Ona güvenmiştim. Bildiğim her şeyi o öğretmişti.

Sonra raporu geldi. Aşırı dozda intihar.

Delilleri kendim görmek için ısrar ettim. Can'ın kot pantolonunda, resmi raporun rahatlıkla gözden kaçırdığı boya parçalarını bulduğumda, anladım. İlk itirazımda bunları sundum. Reddedildi.

İkincisinde çakıl analizini sundum. Reddedildi.

Üçüncüsünde kusurlu toksikoloji zaman çizelgesini sundum. Reddedildi.

Yedinci ve son itirazım için, bacağının 3 boyutlu taramasını sundum; bir arabanın tamponunun bir yayaya çarpmasından kaynaklanan, şüpheye yer bırakmayan sarmal kırık desenini gösteriyordu. Bu çürütülemezdi.

Yorum yapmadan reddettiler.

İşte o zaman hukukun bir yalan olduğunu anladım. İşte o zaman Başsavcının görmezden gelemeyeceği bir gerçek yaratmaya karar verdim.

Kederim yanıp kül olmuş, geriye sadece soğuk, sert bir amaç bırakmıştı. Can için adaleti sağlayacaktım ya da onların dünyasını başlarına yıkacaktım.

Okumaya Devam Et
img Uygulamada Daha Fazla Yorum Görüntüle
Son Sürüm: Bölüm 10   11-06 23:21
img
img
Bölüm 1
23/10/2025
Bölüm 2
23/10/2025
Bölüm 3
23/10/2025
Bölüm 4
23/10/2025
Bölüm 5
23/10/2025
Bölüm 6
23/10/2025
Bölüm 7
23/10/2025
Bölüm 8
23/10/2025
Bölüm 9
23/10/2025
Bölüm 10
23/10/2025
MoboReader
Uygulamayı İndir
icon APP STORE
icon GOOGLE PLAY