"Hey, akşam yemeği hazır mı? Aman Tanrım! Henüz bitmedi. Kardeşimin senin gibi tembel biriyle evlendiğine inanamıyorum!" Marina Bryant mutfak kapısında durup ona bağırdı.
Loraine kuru dudaklarını yaladı. Yengesinin bu kötü tavrına alışmıştı.
"Yakında hazır olacak."
Marina tısladı. "Bitir artık şunu. Kardeşim ve Keely yemeği bekliyorlar. Keely senin gibi bir köylüden farklı. Bu kez geri dönmeden önce yurtdışında tedavi görüyordu. Sağlığının iyi takip edilmesi gerekiyor. Onu aç bırakamayız. Aksi takdirde kardeşim bu işin peşini bırakmaz."
Loraine'in yemek kaşığını tutan eli daha da sıkılaştı. Kalbi şiddetle ağrıdığı için donup kaldı.
Üç yıl önce Marco Bryant ile evlendiğinden beri görevini hakkıyla yerine getiren bir eş olmuştu. Ama onun çabalarını hiçbir zaman takdir etmedi. Onun gözünde hiçbir şeydi. Ona göre, o Keely Haywood'la boy ölçüşemezdi.
Marina alaycı bir tavırla güldü.
"Beni dinle, Loraine. Büyükannemiz torun sahibi olmak için acele etmeseydi, kardeşimle evlenemezdin. Eğer Keely o sırada ülkede olsaydı, kardeşim seninle evlenmezdi. Sen sadece işe yaramaz bir kadınsın. Üç yıl geçti, ama sen hâlâ çocuk doğurmadın."
Bu sırada Loraine'in gözleri yaşlarla doldu. Marina'nın gidişini izlerken onlara karşı koydu.
Tam o sırada dışarıdan gelen hafif bir ses duydu.
"Marco, seni ve Loraine'i rahatsız ediyor muyum? "Kızgın mı?" Bu kadın sesi çok cilveliydi.
"Hayır. Burada en önemli şey senin refahın," dedi derin ve hoş bir erkek sesi şefkatle.
Marco, Loraine'le hiç bu kadar sevgi dolu ve özenli konuşmamıştı. Bu, onun yıllardır özlemini çektiği şeydi.
Loraine mutfakta yalnız başına duruyordu ve yüreği sızlıyordu. Çöp kutusundaki mumlara ve hediye kutusuna gözü takıldı. Yüreğindeki acı artıyordu.
Yıllardır bu evliliğin yürümesi için uğraşıyordu.
Her zaman sevgiyle andığı sözde kocası, bugün üçüncü evlilik yıldönümleri olduğunu hatırlamıyordu.
Hastalığına rağmen kutlamak için büyük bir akşam yemeği hazırladı. Ancak bu kısa süre sonra Keely için bir hoş geldin yemeğine dönüştü.
Her şey kocaman, komik olmayan bir şaka gibiydi. Bütün çabaları, sabrı ve ümidi bu gece hiçe indi.
"Bayan Torres, sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim. "Sana yardım edeyim." Keely özür dilercesine gülümseyerek mutfağa girdi.
Loraine yüzünde hiçbir ifade olmadan, karşısındaki güzel ve zayıf kadına bakıyordu. "Bana Bayan Bryant diye hitap etmelisin, Bayan Torres diye değil."
Keely'nin özür dileyen gülümsemesi göz açıp kapayıncaya kadar kaybolmuştu. Loraine'e baktı ve kibirli bir şekilde, "Şunu açıklığa kavuşturayım, Loraine," dedi. Marco'nun kalbindeki tek kadın benim. O seninle sadece büyükannesi yüzünden evlendi. Bu sahte evliliğe üç yıl yeter. Artık geri döndüm ve bu evdeki hak ettiğim yeri alacağım. Marco'nun kalbini kazanacağınıza dair fazla umutlanmayın. "Sen kendini bu utançtan kurtarıp gitsen nasıl olur?"
Loraine'in yüreğini derin bir acı kapladı. Ancak yine de rakibi karşısında güçlü bir duruş sergilemeyi başardı.
"Bilginize, ben hala Marco'nun karısıyım. Ben Bayan Bryant'ım. Sen burada yabancısın."
Keely bu sözleri duyduğu anda dehşete kapıldı. Binlerce bıçak gibi yüreğini deldiler.
"Bu kadar rehavete kapılmayın. Bayan Bryant ünvanı sizin doğuştan gelen hakkınız değil. İptal edilebilir. Ayrıca senin yüzünden bana bir şey olursa başın belaya girer. Bekleyip göreceğiz!"
Loraine'in yüreğinde uğursuz bir önsezi belirdi.
"Ne yapmayı düşünüyorsun?" Gözlerini kısarak sordu.
Loraine ne olduğunu anlamadan Keely, kesme tahtasından bir bıçak kaptı ve karnına bıçak saplamaya çalıştı.
Loraine onu durdurmaya çalıştı. Keely'nin bileğini tutarak, "Sen delirdin mi?" diye bağırdı.
Keely elini silkeledi.
Mücadele sırasında keskin bıçak Loraine'in kolunu kesti. Acıdan inledi.
İşte o zaman Keely'nin kıyafetlerinden sızan kanı gördü.
Keely ona kötü kötü gülümsedi. Bir sonraki saniye ciğerlerinin tüm gücüyle bağırdı.
"Marco, yardım et! Loraine beni öldürmek istiyor!"
Loraine'in gözleri neredeyse yuvalarından fırlayacaktı. Bir saniye sonra Marco mutfağa koşturarak geldi.
Olanları anlatmaya çalıştı ama ağzından tek kelime çıkmadı. Sanki boğazı tıkanmış gibiydi.
Loraine aniden başının döndüğünü hissetti. Kolundan kan fışkırıyordu ve başı çatlıyordu.
Bayıldığı sırada Marco'nun yanından geçtiğini gördü. Keely'i kucaklayıp dışarı fırladı ve karısını yerde baygın halde bıraktı.