Bir an Esra'nın bedeni gerildi, içi adeta direnişle teslimiyet arasında mekik dokudu.
Bugün özel bir gündü — ikinci evlilik yıldönümleriydi — ve ne olursa olsun bu kutlamanın havasını bozmamakta kararlıydı.
Derin bir iç çekip gözlerini kapattı, kendini usulca onun kollarına bıraktı.
Onun parfümünün keskin kokusu, alkolün izini örtüp etrafında dolandı ve kalbine ince ince işledi
Resul, Esra'nın teslimiyetini seyrederken, arzuyla bürünen gözleri gitgide daha pervasız ve cüretkâr bir hal aldı
Esra, tam kendini toparlayacakken nefesi hafifçe kesildi; dudaklarından ince bir kırılganlıkla süzülen bir yakarış döküldü "Lütfen, çok sert olma... çünkü ben..."
Hamile olduğunu söylemeye dili varmadı. Birdenbire çalan keskin telefon sesi, aralarındaki o derin anı bir anda bölüp geçti.
Resul'ün hâlâ tutkuyla parlayan gözleri, arayanın kimliğini görünce bir anda donuverdi.
Ayağa kalktı ve giyinmeye koyuldu; az önceki tutkunun zerresi bile yüzünde yoktu.
"Çıkıyor musun?" Esra, geceliğine sıkı sıkıya sarılırken, sesi hem endişe hem de kafası allak bullak bir halde titreyerek sordu.
"Evet," dedi Resul; sesi kayıtsız ve biraz da kaçamak çıkmıştı.
"Ama..."
"Tekrar uyu," diye araya girdi; sesi yumuşaktı ama araya bir mesafe örmüştü Öne eğilip dudaklarıyla alnına kısa, hassas bir dokunuşbıraktı.
Arkasına bile dönüp bakmadan odadan çekip gitti
Esra'nın gözleri boş kapı aralığına mıhlanıp kaldı, kalbi ağır ağır çöküp içine oturdu.
Kendini işyerinde bir acil durum olduğuna ikna etmişti.
Anlayışlı görünmekten başka çaresi yoktu; en ufak bir sitem Resul'u iyice kendinden uzaklaştırabilirdi.
Sonuçta Esra, on yıldan fazladır Resul'a yüreğini kaptırmıştı; onun karısı olmak, adeta hayalin gerceklesmesiydi. Bundan ötesini istemek hayalperestlikten öteye gitmezdi.
Esra derin bir iç çekip kendini toparladı, yatağına döndü; eli karnına giderken yüzüne umut yüklü bir gülümsemele.
"Minigim, baban bizi yalnız koymak istemedi… Sakın ona darılma olur mu?"
Tam bu sözler dudaklarından dökülmüştü ki telefonu zangır zangır titredi, onu hazırlıksız yakaladı.
"Şahin Grup CEO'su Gece Yarısı Havalimanında Yakalandı, Yanında Gizemli Bir Kadın Olduğu Söyleniyor."
Başlığın altındaki fotoğrafta, Resul'ü özel terminalin girişinde siyah takım elbisesiyle tam da suçüstü yakalanmıştı. Dik duruşu, etrafa tartışmasız bir kudret ve hakimiyet havası saçıyordu.
Gözlerinde, Esra'nın bugüne dek onda göremediği bir sıcaklık ve yumuşaklık parlıyordu.
Esra'nın yüzü buz gibi bir şok ifadesiyle dondu, kalbi sancı gibi çarptı; içine işleyen acı nefesini bile kesti.
Kendini toparlamak için yüreğini avuçlarına alıp direndi. İncecik bir umut dalına tutunur gibi yaziya tıkladı, parmakları zangır zangır titriyordu.
Korktuğu başına geldi; tanıdık bir yüz ekranda beliriverdi — Peri Wade.
Resul'ün aklından hiç silemediği kadın, belli ki yeniden sahneye çıkmıştı.
Esra'nın içi buz kesti, derin bir keder ciğerine işleyip oturdu.
Dişlerini öyle bir sıktı ki çığlıkları boğazına düğümlendi.
Evliliklerinin nasıl başladığını anımsamak, yüreğine hançer gibi saplandı.
İki yıl önce Peri ve Resul gelecek hayalleri kurarken, Peri bir anda buhar olup uçmuştu.
Tam da Resul yönetim kurulu başkanlığını kaptırmak istemezken ve uysal bir eşe ihtiyaç duyarken, ailesinin çöküşüyle yalnız kalan, ona körü körüne bağlı Esra biçilmiş kaftan olmuştu.
Son iki yıldır Esra, sanki kiralık bir mutluluğun içinde yaşıyormuş gibi uysal bir eş rolüne sıkı sıkıya sarılmıştı, değersizlik duygusu yakasını hiç bırakmamıştı.
Dün hamile olduğunu öğrendiği anda bu sahte rüya tuzla buz oldu.
Resul, bir iş yemeğinden sonra alkol kokarak eve sendelemişti ve sarhoşlukları içinde tutkularına yenik düşmüşlerdi. Resul, iş yemeğinden sonra alkol kokusuna bulanmış hâlde eve sürüne sürüne gelmisti, o gece sarhoşluk, tutkularının önüne set çekememişti.
O kısa süreli zaaf şimdi hamile kalmasına neden olmuştu.
Şimdi Esra, bu haberi Resul'e nasıl söyleyeceğini bilemeyip için için kahroluyordu.
Resul'ün "aldır" demesinden ödü patlıyordu.
İçten içe, onun gerçek aşkı olmadığını çok iyi biliyordu.
Esra, kafasındaki karanlık düşüncelerle boğuşurken, Resul'ün çalışma odasından gelen sesiyle irkildi.
O çoktan eve mi dönmüştü?
Kalktı, omuzlarına ince bir ceket atıp sessiz adımlarla çalışma odasına yöneldi.
Kapıya yanaştığında Resul"un arkadasi Tolga'nın neşeyle çınlayan sesi kulağına çalındı. "Yok artık! Bütün geceyi gerçekten Peri'yle mi geçirdin?"
Esra'nın kalbi sanki taş gibi yerin dibine battı.
Demek doğruydu. Resul, geceyi Peri'yle geçirmiş, nokta.
"Mm-hmm, "dedi Resul, sesi buz gibiydi, zerre duygu yoktu.
"Peki ya Esra? İki yıl karı koca oldunuz, ona bir hiç olduğunu nasıl söylersin, ha? İki yıl karı koca oldunuz, ona bir hiç olduğunu nasıl söyleyemezsin, degil mi?" Tolga'nın sesi endişeyle yumuşadı. "Biliyorsun, o gerçekten harika bir kadın. Kiymetini sen bilmezsen, bir başkası mutlaka bilecek, geriye de senin pişmanlığın kalacak."
"Ufak bir suçluluk var işte," dedi Resul, sesi buz gibi, sanki önemsiz bir dedikoduymuş gibi. "Madem bu kadar dert ediyorsun, belki seni çöpçatan yaparım. Aman hadi, işine dön artık, Hadi git."
Suçluluk mu? Resul'ün Esra'ya duyduğu tek his bu muydu yani? Bu acı hakikat Esra'nın üstüne taş gibi oturunca, tek bir gözyaşı usulca yanağından süzüldü. Eli kapı kolundan kayıp düştü, tir tir titriyordu.
Artık apaçık ortadaydı — o, Resul'ün hiç gerçekten sevmediği biriydi.
Resul'ün kalbinin kuytularında, bir çırpıda bir başkasına devredilecek önemsiz bir detaydi sadece.
Yalnızlığın buz gibi soğuğu iliklerine işledi.
Esra hızla arkasını döndü, soluğu bahçenin kuytusunda aldı; kalbi deli gibi çarpıyordu.
Orada dizlerinin üstüne çöktü, yüzünü ellerine gömdü; gözyaşları her şeyi bir sis perdesine bürüdü.
Anılar beyninde cirit atmaya başladı — Resul'le ilk tanıştığı o on yıl öncesine gitti.
Resul cok cekiciydi; ayrıcalıkla doğmuş, okulda hangi kıza göz koysa gönlünü çeliyordu.
Ailesinin yıkıntısından yeni çıkmış Esra ise dalga konusu yapılmaya hazır, savunmasız bir avdı.
Resul o zamanlar bir kurtarıcı gibi araya girmiş, sözleri adeta kalkan olmuş, diğerlerini gerisin geri püskürtmüştü.
O zamanlarda, Resul kurtarıcısı, meleği olmuştu.