ahan'ın
di kendine mırıldanarak en pahalı portakal suyumdan bir bardak dolduruyordu. Kaşmi
işaret etti. "Can evimde gibi hissetmemi söyledi." Bardağın kenarından bana al
dar rahat ve kendini beğenmiş görmek, içimde yeni b
dedim, sesi
h, bu sabahlık mı? Geri
iksintiyle büküldü. "Send
desi sertleşti. "Hale, yeter artık. Kader
inanamayarak baktım. "Travma yaş
ırttın!" diye bağırdı. "
m. Hasan'ın ellerinin hissi, deponun kokusu, kalaba
isine de sırtımı dönüp büyük
ma o hissi yıkayamadım. Onu yıkayamadım. Sonunda yorgunluk, ağır, kemiksiz bir bitkinlik beni ele ge
sandım. Sonra onu gördüm. Can yatağın kenarında oturuyordu, k
en sonra eskiden olduğu gibi nazikti. "Endişe
ma sanki kızgın bir demird
nma," diye
inme geçti, sonra yerini hayal kırıklığına bırak
sordum, sesim tehlikel
k. "Hasan'ın sana dokunmaması gerekiyordu. Bütün zaman boyunca bir
mın beni korkutmasına, kıyafetlerimi yırtmasına, pis ellerini üzerime koym
bir ağırlıktı. Bir zamanlar kalkanım olacağına söz veren adam,
ı tartışıyormuşuz gibi. "Kader bu bebeği doğuracak. Bu konuda yapabileceğimiz bir şey yok. Ama burada yaşama
e sordum, sesim boşt
umuz gibi büyütebiliriz. Ya da bir fon kurar, bir dadı tutarım. Çocu
ı uygunsuz bir mobilya parçası gibi rahatça tartışan bu adama. Aşık olduğum o
öyle bir şey söylemez
iye alay etti. "İnsanlar değişi
inin içine baktım. "Bir seçim yapman gerekiyor, Can. Ya
pçı bir bakışla. "Seni
" Kelimeler soğuk ve sert
, "Onunla konuşacağım," ded
ce beni muzaffer hissettirmeliy
çarpma sesi geldi, ardın
de
alarm maskesiydi. "Kader!" Bana iki
bir ağırlıktı. Ne göreceğimi zaten biliyord
-

GOOGLE PLAY