Zeynep istifa mektubunu insan kaynakları müdürünün masasına bıraktı; parmak uçları kâğıdın kenarını düzelterek en ufak bir kıvrım bile kalmamasını sağladı.
Müdür, konuşmadan önce derin bir iç çekip dudaklarını araladı. "Seni kaybetmek çok üzücü, Zeynep. Bundan emin misin?"
"Evet," dedi Zeynep; gözleri mutluluktan parlıyor, yüzünde tatlı bir gülümseme vardı. "Ailemle daha fazla vakit geçirmek istiyorum."
Şirket binasından çıktığında, yüzüne vuran güneş ışığıyla karşılandı.
Parlaklığa karşı gözlerini kıstı; çantasından güneş gözlüğünü çıkarıp taktı.
Tam o sırada telefonu titredi. Mesaj, gayrimenkul danışmanı Haluk Öztürk'tendi. "Bayan Ergen, beğendiğiniz villanın sahibi fiyatı düşürmeyi kabul etti. Bugün öğleden sonra gelip görebilir misiniz?"
Zeynep bu iyi habere gülümsedi.
Şehir merkezinin gürültü ve kalabalığından uzakta, uzun zamandır hayranlık duyduğu o küçük villaydı.
Huzurlu çevresiyle, Mert Ergen'le kırılgan evliliğini onarmak için belki de aradığı fırsattı.
İki yıldır evliydiler ve Zeynep ile Mert hiç yakınlaşmamışlardı.
Başlangıçta yoğun iş temposunu suçlamış, ancak zamanla kendi çekiciliğinden bile şüphe eder olmuştu.
Sonunda bir şeylerin değişmesi gerektiğine karar verip işinden ayrıldı; kocasına daha çok zaman ayırarak evliliklerini kurtarmayı hedefledi.
Aynı öğleden sonra villayı görmeye gitti. Fotoğraflardan daha da büyüleyici olduğunu gördü.
Bahçeyi güllerle bezeyen yaşlı çiftin çiçekleri, tatlı kokularını havaya ağır ağır yayıyordu.
Güneş alan oturma odasının ortasında dururken, gölgesinin cilalı zeminde uzun uzun süzüldüğünü izledi.
"İşte bu! Nasıl ilerlemeliyiz?" diye kararlı bir sesle sordu.
Haluk'un yüzü birden parladı. "Harika! Sözleşmeyi derhal hazırlayacağım. Bu arada, Bay Ergen imza için sizinle birlikte gelecek mi?"
Zeynep başını olumsuzca salladı. "Hayır, işleri çok yoğun. Ben hallederim."
"Peki, öyleyse. Lütfen yarın gerekli tüm belgeleri yanınızda getirin."
Eve dönerken Zeynep, Mert'e kısa bir mesaj attı. "İstifa ettim ve gözüme kestirdiğim bir villa buldum. Almayı planlıyorum."
Cevabı neredeyse anında geldi. "Bu kadar ani mi? Ama seni mutlu ediyorsa mesele yok; önemli olan bu. Bu gece erken geleceğim; kutlayacağız."
Zeynep ekrana bakarken içi sıcacık oldu.
Mert ona hep özenle, şefkatle davranmıştı. Sevdiği yemekleri hiç unutmaz, adet dönemlerinde tatlılar hazır eder, düşünceli bir hediyesiz tek bir yıldönümünü kaçırmazdı.
Yalnız bir tek, yakınlaşmayı reddetmesi hariç, ki bu Zeynep'i derinden üzerdi, neredeyse kusursuz bir kocaydı.
Ertesi sabah, emlak ofisine gitmeden önce Zeynep özenle giyindi.
Mert'in sık sık övdüğü, ona en çok yakıştığını söylediği pembe-beyaz elbiseyi seçti.
"Bayan Ergen, lütfen oturun," dedi Haluk sıcak bir gülümsemeyle. "Sözleşmeyi hemen getiriyorum."
Zeynep gülümseyerek ona bir dosya uzattı. "Mert'le olan evlilik cüzdanımın bir kopyası yanımda. Evi eşler arasında ortak/müşterek mülkiyet olarak kaydettirmek istiyorum."
Haluk dosyayı aldı, bilgisayarda biraz çalıştı; kısa süre sonra kaşlarını çattı. "Bu tuhaf…" Sistem, evlilik kaydınızı görüntülemiyor."
Zeynep'in yüzündeki gülümseme söndü. "Bu ne demek oluyor?"
"Muhtemelen basit bir sistem hatasıdır," dedi Haluk hızla, onu yatıştırmaya çalışarak. "Bunu doğrudan belediyede teyit edebilirsiniz. Bazen böyle aksaklıklar olabiliyor."
Zeynep'in kalbi hızla çarpmaya başladı. İçinde kabaran huzursuzluk daha da büyüdü.
Sakin kalmaya çalışarak, "Tamam," diye yanıtladı. "Hemen oraya gideceğim."