Adam aniden durdu ve ortamdaki tutku bir anda yok oldu.
Bir sonraki saniyede, ışıklar açıldı.
Parlak ışık gözlerini kısmasına neden oldu, ama gözleri nihayet ışığa alıştığında adamın yüzünü net bir şekilde gördü.
Ülkenin en ünlü avukatı Gürkan Demir'dir. Hukuk çevrelerinde çok ünlüydü ve sayısız varlığı olan bir seçkindi.
Ama en önemlisi, onu yeni terk eden Mehmet'in gelecekteki kayınbiraderiydi.
Ezgi bir anda ayıldı.
Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Allah allah! Az kalsın aşkındaki rakibinin kardeşiyle birlikte oluyordu!
Gürkan da ondan uzaklaştı.
Duvara yaslanarak bir sigara yaktı. Uzun bir nefes aldıktan sonra ona bakıp alaylı bir şekilde, "Çok ilginç, Bayan Yıldırım," dedi.
Sigaranın külünü silkeleyip hafif bir gülümsemeyle sordu: "Beni öptüğünde ne düşünüyordun? Mehmet'i kıskandırmak için mi benimle yatmak istedin?"
Belli ki Gürkan da şimdi onu tanımıştı.
Ezgi bu adamı tanımamış gibi yapamazdı.
Sonuçta Gürkan ünlüydü. Sadece alkol yüzünden onu daha önce tanımamıştı.
Böyle büyük bir adamı kızdırmayı göze alamayacağını biliyordu, bu yüzden başını eğip uysal bir şekilde özür diledi. "Özür dilerim, Bay Demir. Çok içmişim."
Neyse ki, ona zorluk çıkarmadı. Sigarasını bitirdikten sonra dik durdu ve ona bir ceket fırlattı. "Giy. Seni geri götüreceğim."
Ezgi ona kısık bir sesle teşekkür etti.
Gürkan'ın Bentley'inde, yol boyunca ikisi de konuşmadı, ama Ezgi ara sıra ona kaçamak bakışlar attı.
Adamın köşeli bir yüzü ve kusursuz bir çene hattı vardı. Gömleğinin markasını bilmese de çok pahalı olduğunu görebiliyordu.
Ezgi, bu adamla ilişki kurmak isteyen çok sayıda kadının sıraya girdiğini tahmin etti.
Birkaç dakika sessizlikten sonra Gürkan arabayı varış yerlerinin önünde durdurdu. Başını hafifçe çevirip onun ince ve düzgün bacaklarına birkaç saniye baktıktan sonra nihayet ona kartvizitini uzattı.
Ezgi bunun ne anlama geldiğini biliyordu.
Ama kim olduğunu öğrendikten sonra onunla hala yatmak istemesine şaşırdı.
Gürkan çekici ve muhtemelen yatakta iyi olsa da, Ezgi tereddüt etti. Böyle büyük bir adamla ilişkiye girmek kötü bir fikirdi, bu yüzden "Bay Demir, iletişimde kalmasak daha iyi olur," dedi.
Gürkan, ilgisizce omuz silkti.Sanki Ezgi'nin varlığı ya da yokluğu arasında bir fark yokmuş gibi…
Ezgi, gerçekten güzeldi.Ama birinin ilgisini çekmediği sürece kendini zorlamayacağını biliyordu.Ve bu kibarlıkla gelen sessizlik… ona çok şey anlatıyordu.
Gürkan, kartvizitini cebine geri koydu.Temkinli olman sana yakışıyor, dedi sadece.Ne bir davet, ne de bir umut… sadece düz bir cümle.
Ezgi adımını dışarı attığında, sanki az önce yaşananlar yalnızca bir rüyaymış gibi geldi.Neredeyse her şey, aklında sisli bir anı gibi çözülüyordu. Bu gece otel odasında hiçbir şey olmadı, diye geçirdi içinden.Kendine, bir şey yaşanmadığına inanmak istiyordu.
Arabadan çıkar çıkmaz, araba yavaşça uzaklaştı.Ezgi arkasından bakmadı bile.Bakarsa, kırılabileceğini hissetti.
Serin bir rüzgar esti, onun titremesine neden oldu. Ancak o anda fark etti…Ceketi ona geri vermeyi unutmuştu.Yaşadıklarının ağırlığı hâlâ omuzlarındaydı — öfke, utanç, suçluluk… Hepsi bir aradaydı.
"Peşinden gidip vermeli miyim?" diye düşünürken, aniden telefonu çaldı.Zil sesi o kadar keskin ve ani geldi ki, sanki düşüncelerini ortadan ikiye bölmüştü.
Ekrana baktığında arayanın kim olduğunu gördü:Büşra.Üvey annesi. İçini açıklanamayan bir huzursuzluk kapladı.Aramayı titreyen parmaklarıyla açtı.Diğer taraftan panik dolu, titrek bir ses yankılandı:"Ezgi, hemen eve gel!" "Ne oldu?" diye sordu Ezgi, sesi tedirgindi."Kötü bir şey oldu!" dedi Büşra, kelimeleri ağlamaklı bir sesle çıkararak.
Ezgi ne olduğunu öğrenmeye çalıştı, ama Büşra detay veremedi.Sadece yalvarıyordu:Ne olur… sadece çabucak eve dön!